Terörist işgal rejiminin kudurganlığı bütün insanlığı tehdit ederken, İran’a dayattığı savaşla boyunun ölçüsünü almış gibi görünüyor. Her yaptığının yanına kâr kaldığı güveniyle İran’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda da aynı beklenti içindeydi. Kendisi saldıracak, bombalayacak, önemli isimleri ortadan kaldıracak, ama kendisine dokunulmayacaktı. Üstelik bu kez güçlü bir mazereti de vardı. İran, nükleer silah üretmeye çok yaklaşmıştı ve bu, dünya için büyük tehdit oluşturuyordu. Almanya Şansölyesinin ifadesiyle “israil, Batı’nın pis işlerini yapıyordu.” Yani terörist rejim, Batı namı hesabına İran’ın nükleer silah tehdidini ortadan kaldıracağı için Batı’nın tam desteğini alacağına inanıyordu. Bununla beraber her zaman olduğu gibi arkasını toplayan, sırtını sıvazlayan, bütün alçaklıklarına rağmen onu savunan ABD yine yanındaydı ve ABD başkanı Trump’tan İran’a saldırı için tam destek almıştı.
Evdeki hesap çarşıya uymadı. İran, kendisine yapılan saldırıyı karşılıksız bırakmadı. Önce eski füzelerini ve dronlarını göndererek işgalci rejimin “Demir Kubbe” diyerek övündüğü hava savunma sistemlerini test etti. Sonraki günlerde de çok gelişmiş balistik füzelerini işgalci rejimin kalbinde patlatmaya başladı.
20 ayı aşkın bir zamandır Gazze’de taş üstünde taş bırakmayan, çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın insanı katleden, hastaneleri bombalayan, okulları yerle bir eden işgalci rejim, İran’ın füzeleri karşısında insanlıktan bahsetmeye, sivil halkın öldürülmesinden şikâyet etmeye, hastanelerin bombalanmasının savaş suçu olduğunu hatırlamaya başladı. Sivil insanların öldürülmesinin durdurulması için dünyanın harekete geçmesini isteyecek kadar yüzsüzleşti. Bir hastaneleri isabet alınca, hastane vurmanın ahlaksızlığını hatırlayıp dünyanın tepki göstermesini beklemeleri tam bir ahlaksızlık örneğiydi.
Şimdiye kadar Gazze’de bilerek, isteyerek, kast ederek, hedef gözeterek hastaneleri yerle bir edenler, sadece bir hastanede 500’den fazla hasta ve yaralıyı katledenler, elbette “yeryüzünün pisliği” olduklarını biliyorlardı. Bu bilgiyi dünyayla paylaşmaları ve dünya tarafından pislik olduklarının anlaşılması için aynı şeyin kazaen de olsa başlarına gelmesi gerekiyordu. İşgalci terör rejiminin sözde Savunma Bakanı Miki Zohar, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Sadece yeryüzünün pisliği, hastanelerdeki çocuklara ve hasta yataklarındaki yaşlılara füzeler atar" diyerek aslında Yahudilerin, dünyanın pislikleri olduklarını ifşa etmiş oldu. Kendilerini bu ifşaata zorladıkları için İran füzelerine teşekkür etmek gerekiyor.
İşgalci terör devleti, İran’a bulaşmış olduğuna bin pişman olmuş durumda… Çok güvendiği ABD’nin savaşa girmesi ve savaş yükünü ondan alması için çırpınıp durdu, feryatlar kopardı. ABD ise hiç olmadığı kadar savaşa girmekten korktuğu için ağırdan aldı. Ancak gelinen nokta itibariyle ABD, Ortadoğu’daki en önemli müttefiki ve ileri karakolu olan işgalci terör rejiminin ömrünü uzatmak için savaşa dâhil oldu. Bundan sonra ne olacağını, savaşın nereye evrileceğini, Putin’in ifade ettiği 3. Dünya savaşının çıkıp çıkmayacağını hep birlikte göreceğiz.
Artık büyük bir savaş, kapımıza gelmiş bulunmaktadır. Şarapnel parçaları, barut kokuları, çatışma sesleri neredeyse evlerimizde hissedilecek kadar yakındır. Dünyanın bilmem kaç kilometre ötesinden gelip komşumuza bomba yağdıran ABD’ye karşı bölge ülkeleri olarak birlik olmanın ve komşuyu savunmanın tam zamanıdır. Özellikle hiçbir ülkenin ABD’ye hava sahalarını açmaması gerekmektedir, hava sahasını açan kim olursa olsun o da bu savaşın günahını boynunda taşıyacaktır.
Bu filmi daha önce Irak’ta seyretmiştik. Irak, kitle imha silahları bahanesiyle işgal edilmiş, bir milyondan fazla insan öldürülmüştü. Şimdi aynı senaryo İran için filme alınmaya çalışılıyor. Bölge ülkeleri mutlaka bu senaryoyu İran lehine değiştirmek zorundadırlar. Aksi halde seri filmler çekilmeye devam edilecektir.