Sarı metal, artık yalnızca bir finansal korunma aracı olmaktan çıkarak, başta Çin olmak üzere büyük devletlerin ekonomik ve egemenlik güvenliği hesaplarında stratejik bir unsura dönüşüyor. Jeopolitik gerilimlerin tırmanması ve uluslararası para sistemine yönelik güven boşluklarının derinleşmesiyle eş zamanlı olarak Pekin, altını açık piyasalardan satın almakla yetinmeyip, sınırları dışındaki altın madenleri ve madencilik şirketlerini doğrudan satın alma yoluna gidiyor. Bu yaklaşım, altın tedarik zincirlerini kaynağından kontrol altına alma hedefini açık biçimde ortaya koyuyor.

2025 yılı boyunca Çin, küresel ölçekte altın varlıklarına yönelik en aktif satın alma oyuncularından biri olarak öne çıktı. Bu durum, Çin’in altının artık yalnızca bir finansal emtia değil; yaptırımlara karşı korunma, dolara bağımlılığı azaltma ve resmi rezervleri güçlendirme aracı olarak görüldüğüne dair artan farkındalığını yansıtıyor.

Büyük satın alma anlaşmaları

Bu çerçevede, Çinli CMOC Grubu, pazartesi günü Kanada merkezli altın madenciliği şirketi Equinox Gold’a ait Brezilya’daki altın madenlerini 1,015 milyar dolar karşılığında satın aldı. Bu anlaşma, yılın madencilik sektöründeki en dikkat çekici işlemlerinden biri olarak öne çıktı.

Anlaşma kapsamında, kapanışta 900 milyon dolar nakit ödeme yapılacak; buna ek olarak üretime bağlı ve kapanıştan bir yıl sonra ödenecek 115 milyon dolara kadar koşullu nakit ödeme bulunuyor. Düzenleyici onayların alınması ve olağan koşulların sağlanması halinde işlemin 2026’nın ilk çeyreğinde tamamlanması bekleniyor.

Satın alınan varlıklar arasında Equinox Gold’un Brezilya’daki Aurizona Madeni, RDM Madeni ve Bahia Kompleksi’ndeki yüzde 100 hisseleri yer alıyor. Bu hamle, Çin’in zengin doğal kaynaklara sahip, işletme maliyetlerinin daha düşük olduğu ve madencilik sektöründe yabancı yatırımlara görece açık olan Latin Amerika’da konumlanma stratejisini yansıtıyor.

Bu tür satın almalar, Pekin’e üretim ve ihracat hızını Batı finans piyasalarındaki dalgalanmalardan bağımsız biçimde kontrol etme imkânı da sağlıyor. Çin’in adımları yalnızca doğrudan madenlerle sınırlı kalmadı; halka açık madencilik şirketlerinin satın alınmasına da uzandı.

21 Nisan’da CMOC Grubu, Kanada Girişim Borsası’nda işlem gören Lumina Gold şirketinin tüm tedavüldeki adi hisselerini satın aldığını duyurdu. Yaklaşık 581 milyon Kanada doları (yaklaşık 421 milyon ABD doları) değerindeki bu işlem, Ekvador’daki en büyük işletilmemiş birincil altın yataklarından birine erişim sağlamayı hedefliyor. Bu anlaşma, Çin’e Kanada merkezli ve küresel piyasalarda daha esnek bir hukuki-düzenleyici çerçeveye sahip bir yapı üzerinden Güney Amerika’daki büyük altın rezervlerine dolaylı erişim sunuyor. Aynı zamanda Pekin’in altın sektöründe madenler, şirketler ve ortaklıklar aracılığıyla çok katmanlı bir nüfuz ağı kurmaya hazır olduğunu gösteriyor.

Kaynağın kontrolü

Bu satın almalar, Çin’in 2025 yılı boyunca altın alımlarını hızlandırdığı bir döneme denk geliyor. Alımlar hem merkez bankası hem de egemen ve yarı egemen kurumlar üzerinden sürdürülüyor. Veriler, Pekin’in dolar cinsinden varlıklara bağımlılığı azaltmak ve yaptırım risklerine karşı korunmak amacıyla altın rezervlerini çeşitlendirdiğini ortaya koyuyor. Çin, altını açık piyasalardan almakla yetinmeyip, kıymetli metallerin kaynağını doğrudan kontrol etme stratejisini yoğunlaştırıyor.

Bu kapsamda son hamlelerden biri, faaliyetlerini Ekvador’da yoğunlaştıran İngiliz şirket SolGold’un, Çinli Jiangxi Copper tarafından sunulan geliştirilmiş satın alma teklifini açıklaması oldu. Teklif, altın ve bakır madenciliği şirketinin değerini yaklaşık 842 milyon sterlin (yaklaşık 1,13 milyar dolar) olarak belirliyor. SolGold, geçen cuma yaptığı açıklamada, Jiangxi Copper’ın bu şartlarla resmi bir teklif sunması halinde, yeni teklifi tavsiye etmeye eğilimli olduğunu bildirdi.

Hisse başına 28 peni olan bu teklif, Çinli şirketin SolGold’u satın almak için sunduğu üçüncü teklif niteliğini taşıyor ve geçen ay reddedilen önceki teklifine kıyasla yaklaşık yüzde 7,7’lik bir artış içeriyor. Anlaşma, özellikle altın ve bakır başta olmak üzere stratejik metallere yönelik küresel rekabetin giderek sertleştiğini gösteriyor.

Reuters’a göre bu süreç, yapay zekâ ve elektrikli araç yatırımlarının artmasıyla bağlantılı olarak bakır ve altına olan talebin yükselmesinin beklendiği bir dönemde yaşanıyor. Bu beklentiler, büyük madencilik şirketlerini rekabet kızışmadan önce uzun vadeli varlıkları güvence altına almak için milyarlarca dolarlık satın almalara yöneltiyor.

Satın alma gerçekleşirse, Çin ve Hong Kong dışındaki faaliyetleri Peru, Kazakistan ve Zambiya’ya uzanan Jiangxi Copper, SolGold’un Ekvador’un Imbabura eyaletindeki Cascabel Projesi üzerinde kontrol sahibi olacak. Bu proje, Güney Amerika’daki en büyük geliştirilmemiş altın ve bakır yataklarından birini barındırıyor. Analistler, Çin’in artık yalnızca altın biriktirmekle yetinmediğini, üretimi de kontrol altına almaya çalıştığını ve bunun Pekin’e küresel finansal şoklara karşı daha yüksek dayanıklılık kazandırdığını vurguluyor.

Küresel bir yarış

Çin’in hamleleri, daha geniş çaplı küresel bir reel varlık yarışının parçası olarak görülüyor. Yükselen borç seviyeleri ve itibari paraya olan güvenin aşınmasıyla birlikte, büyük ekonomiler kıymetli metallere yöneliyor. Ancak Çin, satın alma, üretim ve doğrudan mülkiyeti birleştiren yaklaşımıyla bu yarışta en organize ve en cesur aktör olarak öne çıkıyor.

Buna karşılık, özellikle Kanada ve Latin Amerika’da, stratejik kaynakların Batı dışındaki aktörlerin kontrolüne geçmesi ihtimali Batılı ülkelerde artan bir endişeyle izleniyor.

Çin Merkez Bankası (Çin Halk Bankası), 2025 yılı boyunca altın rezervlerini istikrarlı ve aylık bir alım programı ile artırmayı sürdürdü. Resmi verilere göre banka, Kasım 2025’e kadar yeni altın alımları yaparak açıklanan rezervlerini yaklaşık 74,1 milyon onsa, yani yaklaşık 2.300 ton seviyesine çıkardı. Bu rakam, Çin’i dünyadaki en büyük resmi altın sahiplerinden biri konumuna taşıyor.

Bu genişleme, küresel finans piyasalarının yüksek belirsizlik, faiz dalgalanmaları ve itibari paraya yönelik uzun vadeli güven kaybıyla karşı karşıya olduğu bir dönemde gerçekleşiyor. Analistler, merkez bankasının düzenli altın alımlarıyla birlikte Çinli şirketlerin yurt dışındaki maden satın almalarının, rezerv biriktirme ile kaynağı güvence altına alma hedeflerini birleştiren bütüncül bir Çin stratejisine işaret ettiğini belirtiyor.

Çin’in Brezilya ve Kanada’daki anlaşmaları ile bu yılki yoğun altın alımları, küresel altın kontrol haritasının kademeli olarak yeniden çizildiğine işaret ediyor. Pekin, yalnızca fiyatlara değil, uzun vadeli mülkiyete oynuyor. Bu da altının, basit bir değer saklama aracından çıkıp ekonomik ve jeopolitik nüfuz aracı haline geldiğini gösteren stratejik bir dönüşümü yansıtıyor.

Muhabir: Muhammed Mahsum Tuna