DÜNYA KUDÜS GÜNÜ: HER VESİLEYİ KUDÜS İÇİN DEĞERLENDİRMELİYİZ

Abone Ol

Ramazan ayının son Cuma günü, birçok yerde “Dünya Kudüs Günü” olarak idrak ediliyor. 1979 yılında Ayetullah Humeyni tarafından ilan edilen bu gün, bazı ülkelerde ve alimler nezdinde kabul görmüş, ancak bazı kesimlerde hâlâ mesafeli yaklaşımlar devam etmektedir.
Mezhepsel ayrımlara takılmadan Kudüs'ü gündemde tutmak adına bu tür günleri bir fırsata çevirmeliyiz. Kudüs, ne bazı ülkelerin ne de herhangi bir grubun tekelinde değildir; bu, tüm ümmetin ortak davasıdır.
Bu günü idrak ettiğimiz gibi, Kudüs’ü gündemde tutan diğer vesileleri de değerlendirmeliyiz. Kudüs bilincinin canlı kalması için farklı zamanlarda yapılan girişimler ve atılan adımlar büyük önem taşımaktadır. Örneğin:
• Dünya Müslüman Âlimler Birliği ve Filistin Âlimler Birliği, 2021 yılında Recep ayının son haftasını “Dünya Kudüs Haftası” olarak ilan ettiler.
Bizim aynı ciddiyet ve kararlılıkla bu haftayı da değerlendirmemiz gerekiyor.
Rahmetli Yusuf el-Karadavi, Kudüs'ün bütün ümmetin ortak davası olduğunu belirterek bu tür etkinliklerin Kudüs bilincini diri tutacağını ifade etmiştir.
Aynı şekilde Şeyh Raid Salah, Filistinli bir alim ve direniş lideri olarak Kudüs’ün özgürlüğü için her türlü vesilenin değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Bu noktada bizim duruşumuz net olmalıdır: Kudüs için her fırsatı kullanmalıyız. Mezhepsel veya siyasi görüş farklılıkları bu mücadeleyi zayıflatmamalı, aksine Kudüs bilincini güçlendirmek için birlik olunmalıdır.
KUDÜS'Ü ANMAK İÇİN YENİ GÜNLER, HAFTALAR OLUŞTURMALIYIZ
“Dünya Kudüs Günü” ve “Dünya Kudüs Haftası” gibi tarihler, Kudüs bilincinin güçlenmesi açısından kritik rol oynuyor. Ancak burada durmamalıyız. Kudüs davasını sürekli canlı tutmak için tarihimizdeki önemli günleri de ihya etmeliyiz. Örneğin:
• Hz. Ömer’in 638 yılında Kudüs’ü fethettiği gün, Kudüs’ün adaletle yönetilmesini vurgulayan etkinliklerle anılmalı.
• Selahaddin Eyyubi’nin 1187’de Kudüs’ü Haçlılardan kurtardığı tarih, Kudüs’ün yeniden özgürlüğüne kavuşacağına dair inancı pekiştirmek için kutlanmalı.
• 1948’deki “Nekbe” (Büyük Felaket) günü, İsrail’in işgal politikalarına karşı farkındalık oluşturmak için etkinliklerle işlenmeli.
• 1969’da Mescid-i Aksa’ya düzenlenen kundaklama saldırısı, işgalci zihniyetin gerçek yüzünü unutturmamak adına yıl dönümlerinde gündeme getirilmeli.
Bu ve benzeri günleri ihya etmek, Kudüs’ü sürekli hatırlamak ve hatırlatmak açısından büyük önem taşıyor. Çünkü siyonist işgal rejimi, Kudüs’ü unutturmak için sistematik bir politika izliyor. Biz ise her vesileyle Kudüs’ün gündemde kalmasını sağlamalıyız.
Sonuç olarak ‘Dünya Kudüs Günü’ ve ‘Dünya Kudüs Haftası’, Kudüs’ü sahiplenmek için önemli fırsatlar sunuyor. Ancak bunları sadece sembolik günler olarak görmek yerine, Kudüs mücadelesinin bir parçası haline getirmeliyiz.
Kudüs, işgal altında olduğu sürece Müslümanlar da gerçek anlamda özgür olamaz. Bu yüzden her fırsatı değerlendirmeli, her platformda Kudüs’ü savunmalı, eğitim, medya, ekonomik mücadele, sürekli saha etkinlikleri ve nesilden nesile aktarılacak Kudüs bilinciyle güçlü bir toplumsal ve küresel duyarlılık oluşturmalıyız.
Unutmayalım, Kudüs sadece bir şehir değil, ümmetin onurudur!
Süleyman KIZILÇINAR