Sevgimizin, üzüntümüzün, umudumuzun adıdır dua. Hayatımızın her anında sığındığımız limanın adıdır dua. Her sıkıntımızda en çaresiz kaldığımız anda umutların tükendiği bir zamanda imdat çağrılarımızın karşılığıdır dua…
İstisnasız bütün insanlar en umutsuz anlarında neden her hangi bir insandan değil de Allah’tan ister?
Neden ellerimizi açınca en samimi olduğumuz, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen kendisi için ölümü göze alacak kadar sevdiğimiz insandan değil de Allah’tan istiyoruz?
Cevabı oldukça açık aslında, Allah’tan gafil yaşıyor olsa bile her insan bilinçaltında hesapsız karşılık veren, sınırsız merhamet sahibi ve sonsuz kudret sahibi Allah (c.c) olduğunu bilir. Yine bilinçaltımızda bizim gibi yaratılmış insanların koşullu bir sevgisi, sınırlı bir gücü olduğunu çok iyi biliriz, işte bu sebeple sadece ve sadece en zor ve umutsuz anlarımızda Allah’tan ister, ondan dileriz.
Peki, rahatlık anımızda kimlerle beraberiz?
Onu bilemem; ama Allah kimlerle beraber olmamamız gerektiğini Hud suresi 13. ayette şöyle buyuruyor ‘’Zalimlerin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar. Allah’tan başka dostlarınız olmadığına göre bir yerden yardım da göremezsiniz!’’
Müfessirlere göre ayette geçen ‘’Zalim’’ kelimesi “din ve ahlâk kanunlarıyla belirlenen sınırları aşmak, günahkârlık, Allah’ın koyduğu kuralları, sınırları çiğneme ve aşma’’ anlamlarında kullanılmıştır. Daha açık bir ifadeyle Allah bizden beşeri ideolojilere sapan ve Allah’tan gafil yaşayan insanlarla beraber olmamamızı emrediyor.
Peki ya dualarımız karşılık buluyor mu?
Cevabını Mümin süresi 60. ayeti kerimede buluyoruz: ‘’Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir’’
Ayet oldukça açık bu sebeple belki daha iyi anlaşılmasına sebebiyet verir diye bir hikâye ile yazımı bitirmek istiyorum.
‘’Göl kenarındaki bir kasabada herkes yaklaşan sel baskınını ve fırtınayı konuşuyormuş; köyün papazı "Allah bizi korur, korkmayın" diyormuş. Göl yükselmeye başlamış, kilise de gölün hemen kıyısındaymış. Yerliler kasabayı terk ederken kiliseye uğramışlar, papazı dua ederken bulmuşlar ve "Papaz efendi, gel araçlarımızda yer var, seni de götürelim." demişler. Papaz, "Allah bana yardım eder; ben ona inanırım, dua ederim" demiş. Kiliseyi yavaş yavaş su basınca tekneyle gelip "Papaz efendi gel, gidelim" diye ısrar etmişler. "Sizi imansızlar, ben Allah'a her gün dua ediyorum o beni kurtarır." Su iyice yükselmiş; papaz çatıya çıkmış, helikopterle gelmişler, merdiven sarkıtmışlar "Papaz efendi, gel." "Siz gidin; Allah bana yardım eder!"
Bizim papaz boğulmuş, öteki dünyanın girişinde kuyrukta yüksek sesle sitem etmiş: "Allah’ım o kadar inandık, ibadet ettik, beni kurtarmadın."
Yukarıdan gür bir ses cevap vermiş: "Papaz efendi önce haber yolladık, sonra araba, sonra kayık, en son helikopter yolladım, daha ne yapayım?"