Güncel

Dr. Zahit Taş: Aşılar tedavi edici değil, hastalığı önleyici uygulamalardır

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Zahit Taş, Diyarbakır Memur-Sen binasında düzenlenen seminerde, modern tıbbın tarihsel gelişimini, kanıta dayalı tıp prensiplerini ve aşıların bilimsel temellerini öğretmenlerle paylaştı.

Abone Ol

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Zahit Taş, Diyarbakır Memur-Sen binasında öğretmenlere yönelik düzenlenen seminerde, modern tıbbın kanıta dayalı temellerini, tarihsel gelişimini ve aşıların etkinliğini anlattı.

Dr. Taş, modern tıbbın bireysel deneyimlere değil kontrollü bilimsel çalışmalara dayandığını belirterek, "Kanıta dayalı tıp dogmalara değil, istatistik ve biyolojiye dayanır. Klinik epidemiyoloji, randomize kontrollü çalışmalar ve ilaç izlem sistemleri modern tıbbın temel taşlarıdır." dedi.

"Kanıt piramidinde toplumdaki ve sosyal medyadaki görüşlerin bilimsel değeri oldukça sınırlıdır"

Kanıt piramidi hakkında da bilgi veren Dr. Taş, "Piramidin en altı uzman görüşüdür, en üstü ise meta-analizlerdir. Piramidin altından üste çıktıkça kanıt düzeyi ve değeri artar. Alanında uzman bir hekimin kişisel görüşü bile kanıt düzeyi olarak en düşük seviyededir. Bu durumda toplumdaki ve sosyal medyadaki görüşlerin bilimsel değeri oldukça sınırlıdır." ifadelerini kullandı.

modern tıbbın tarihinden söz eden Dr. Taş, şunları söyledi:

"18'inci yüzyıla kadar tıp Hipokrat ve Galen'in görüşlerine dayanıyordu. Tanı ve tedavi yöntemleri gözlem, nabız değerlendirmesi ve bitkisel uygulamalarla sınırlıydı. Atina vebası, Antoninus salgını ve Kara Veba gibi büyük salgınlar yaşandı. 16 ve 18'inci yüzyıllar arasında anatomik araştırmalar önem kazandı. Andreas Vesalius anatomi kitabını yazdı. İtalya, Almanya ve Fransa'da günümüz tıp fakültelerinin öncüleri kurulmaya başlandı. Bu dönemde sifiliz, sıtma ve çiçek hastalığı tanımlandı. Tanı ve tedavi yöntemleri hâlâ sınırlıydı. 19'uncu yüzyılda tıbbın temel tıp ve klinik tıp olarak ayrıldığını belirten Dr. Taş, "Hücre teorisi ortaya çıktı. Kolera, dizanteri ve diğer etkenler tespit edildi. Aşılama başlatıldı. Otopsi ve patolojik tanı yöntemleri gelişti. Joseph Lister'in antisepsi uygulamaları ve el hijyeni sayesinde doğum sonrası ölümler dramatik biçimde azaldı. Anestezi ile derin cerrahi girişimler yapılabilir hale geldi."

"Günümüzde moleküler biyoloji, yapay zekâ ve ileri görüntüleme yöntemleri tıbbın merkezinde yer alıyor"

Geç modern dönemdeki gelişmelere de dikkat çeken Dr. Taş, "1900'lerden 1980'lere kadar bakteriyoloji, biyokimya ve hücre biyolojisi gibi alt dallar gelişti. 1928'de Alexander Fleming penisilini keşfetti, 1941'de kullanıma alındı. Salgınlar hâlâ vardı; örneğin İspanyol gribi ve verem. Elektron mikroskobunun 1938'de keşfi ile virüsler tanımlanabildi. 1981'de Amerika'da AIDS, 2019'da COVID-19 başladı. Günümüzde moleküler biyoloji, yapay zekâ ve ileri görüntüleme yöntemleri tıbbın merkezinde yer alıyor. Temiz içme suyu, kanalizasyon sistemleri ve suların klorlanması çocuk ölümlerini belirgin şekilde azalttı. 1900'lerde ABD'de 5 yaş altı ölüm oranı yüzde 30,4 iken, 1997'de yüzde 1,4'e düştü. Yaşam beklentisi yaklaşık 29 yıl arttı. Eskiden önde gelen ölüm nedenleri zatürre ve enteritlerken, bugün kalp hastalıkları ve kanserler önde geliyor." dedi.

Antibiyotiklerin bakteriyel enfeksiyonları tedavi ettiğini, fakat fazla kullanımının direnç oluşturduğunu kaydeden Dr. Taş, bu nedenle hastalıkların önlenmesi ve bağışıklama çok daha kritik olduğunu sözlerine ekledi.

"Kızamık, difteri, çocuk felci ve diğer hastalıklarda vaka ve ölüm oranları yüzde 90'dan fazla azaldı"

Aşıların hastalığı önleyici uygulamalar olduğunun altını çizen Dr. Taş, "Tedavi edici değil, hastalığın gelişmesini engeller. 1974'ten itibaren Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre aşılar 154 milyon hayat kurtardı. Kızamık, difteri, çocuk felci ve diğer hastalıklarda vaka ve ölüm oranları yüzde 90'dan fazla azaldı." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de aşı tarihini de aktaran Dr. Taş, "Osmanlı'da variolizasyon yöntemiyle çiçek hastalığına karşı aşı uygulamaları vardı. Bu bilgi Avrupa'ya taşındı ve modern çiçek aşısının geliştirilmesini sağladı. 1885'te Louis Pasteur kuduz aşısını geliştirdi. 1887'de İstanbul'da kuduz aşısı üretim merkezi kuruldu. 1892'de çiçek aşısı üretim merkezi açıldı. 1931'den itibaren Türkiye'de pek çok aşı üretildi, ancak 1996-97'de üretim durdu. 2009-2018 arasında dışarıdan alınan aşılar paketleme ve dolum yoluyla kullanıldı. Günümüzde tetanoz ve diğer aşılarda yerli uygulamalar sürüyor" dedi.

Seminer, öğretmenlerin sorularının yanıtlanmasının ardından sona erdi.