Sosyal medyada yayılan bir videoda, bir konferansta konuşan bir kadın, “Domuz eti dini anlamda mimli bir hayvan ama o dönemde hastalık yaydığı için haram kabul ediliyor. Bugün olsa, tavuklar haram olurdu.” şeklindeki ifadeleri büyük tepki çekti.
Bu sözleri “algı ve kod” yorumuyla destekleyen bir başka katılımcı ise, modern seküler aklın, ilahi hükümleri kendi ölçüleriyle değerlendirme hastalığını bir kez daha ortaya koydu.
Modern tıp, İslam dininde yasaklanan domuz etinin sağlığa etkilerini doğruluyor.
Uzmanlara göre, domuz etinde sıkça rastlanan Trichinella spiralis adlı parazit, iyi pişmemiş etle birlikte insanlara bulaşarak "trişinelloz" hastalığına neden olabiliyor. Bu hastalık kas ağrısı, ateş, görme bozuklukları ve ciddi vakalarda sinir sistemi hasarına kadar giden semptomlara yol açabiliyor.
Yine domuz kaynaklı bir diğer parazit olan Taenia solium (domuz şeridi) ise beyine yerleşerek epileptik nöbetlere sebep olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bu parazitin gelişmemiş ülkelerde nörolojik hastalıkların önemli bir nedeni olduğuna dikkat çekiyor.
Ayrıca domuzlar, insanlara bulaşabilen Hepatit E, Salmonella, Listeria gibi bakterilerin de taşıyıcısı. Hijyenik olmayan koşullarda yetiştirilen domuzlar, bu mikropların yayılmasında büyük rol oynuyor.
Sadece mikrobiyolojik değil, metabolik açıdan da risk taşıyan domuz eti, yüksek oranda doymuş yağ ve kolesterol içeriyor. Bu özellikleriyle kalp-damar hastalıkları, obezite ve hipertansiyon riskini artırıyor. DSÖ, işlenmiş domuz ürünlerini (salam, sosis, jambon) "1. Grup karsinojen" olarak sınıflandırıyor; yani kansere neden olduğu kesinleşmiş gıdalar arasında sayıyor.
Uzmanlar, domuzların ter bezlerinin olmaması nedeniyle toksinleri dışarı atamadığını, bu nedenle etlerinde zehirli madde birikimi olabileceğini de hatırlatıyor.
Seküler çevrelerin, dini emirleri akılla yarıştırma ve kendi dönemsel kabulleriyle sorgulama çabaları ne yeni ne de masum bir durum olarak kabul ediliyor.