Direniş Önderi Hz. Muhammed (s.a.v)

Abone Ol

Yine bir Nisan ayında ve Kutlu Doğumun mevsimindeyiz. Yıllardır bu ayda Kutlu Nebi (s.a.v) anılmakta ve insanlığa örnek olacak vasıfları dile getirilmektedir. Zira O, Âlemlere Rahmet olarak gönderilmiş en güzel örnektir.

Bu yılın teması ise “Direniş Önderi Hz. Muhammed (s.a.v)” olarak belirlenmiş ve bu doğrultuda kutlu doğum etkinlikleri icra edilmektedir. Malumunuz olduğu üzere bu temanın seçilmesindeki en büyük hikmet, Peygamberlerinin izinde hakkıyla yürüyen Gazze’de yaşanan direniş, mücadele, izzet ve ödenen bedeldir.

Ancak ümmetinin içinde Kutlu Nebi’nin sünnetini idrak edememiş olan nice iman ehli vardır ki, İslam’daki mücadele ve direniş ruhundan mahrum kalmış ve bu sebeple büyük bir zillete duçar olmuştur. Sünnetine sadece şeklen sarılmış veya ibadet yönüne ağırlık vermiş, ama mücadelesinden gafil kalmış olanın kaçınılmaz akıbeti budur. Oysa Allah Resulü (s.a.v) diğer tüm vasıflarıyla olduğu gibi, direniş ruhuyla da insanlık tarihine damga vurmuş ve yeni bir milat olmuştur.

Aliya İzzetbegoviç, meşhur eseri “Doğu ve Batı Arasında İslam” eserinde bu konuya da temas etmekte ve şöyle demektedir:

“Hz. Muhammed’den (s.a.v) önce ve sonra olmak üzere iki İslam Tarihi mevcuttur. İkincisi olmadan, özellikle de bu tarihin Yahudilik ve Hristiyanlık dönemlerini kapsayan son kısmı olmadan, birincisi tam olarak anlaşılamaz.”

O’na göre Allah Resulü (s.a.v) ile başlayan İslam; Yahudilerin dünyaperest, azgın ve saldırgan karakterleriyle, tahrif edilmiş İncil’de yer alan Hristiyanlardaki zühd, ruhbanlık ve kötülüğe direnmeme, yani dünyayı düzenleme ve iyiliği yaygınlaştırmaktan peşinen vazgeçme prensipleri arasında vasat ve dengeli olan hâk dini temsil etmektedir.

Aliya İzzetbegoviç, kitapta İslam’daki Allah inancının, insanın sadece kendisini ilgilendiren ve içten gelen dâhili özgürlüğü değil, tüm insanlığı kapsayan harici özgürlüğü de kapsadığını ifade etmektedir. Ve İslam’ın en temel sloganları olan “Allahu Ekber” ile “La İlahe İllallah”ın aynı zamanda İslam’ın en devrimci iki düsturu olduğunu vurgular.

Geçen Cuma günü tüm dünyada Gazze için yapılan “Tekbir Cuması” gibi etkinliklerin anlamsızlığını dile getirenlere bu hakikati duyurmak gerek. Bu sloganlar sadece sözden ibaret gibi görünse de etki ve yankısı bundan çok daha fazlasıdır.

Aliya, bu konuda Kur’an’ın (eziyetlere) dayanmak ve boyun eğmek yerine mücadeleyi caiz görmesi, hatta bunu emir buyurmasıyla, sadece bir din ve ahlak kitabı değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal bir kanun kitabı olduğunun anlaşıldığını ifade etmektedir.

O’na göre, Hristiyanlık ve Hint dini düşüncelerinde şiddete karşı olma ve haksızlığa karşılık vermeme prensibi akla daha uygun görünmektedir. Ancak Kur’an’ın, kötülükle mücadele etme ve şiddete karşı direnme hakkını tanımakta olduğunu vurgulayarak, Şura Suresi 39. ayeti kerimesini paylaşır: “Bir haksızlığa ve saldırıya uğradıkları zaman, birlikte yardımlaşarak kendilerini savunurlar.”

Son söz olarak; Bosna direnişine damga vuran ve inandıklarını hayatı ve mücadelesi ile ispatlayan Aliya İzzetbegoviç, Hâk ve Adaletin mimarı olan Kutlu Nebi için; “Hz. Muhammed bir savaşçıydı. Titiz bir siyer yazarı onun dokuz kılıcı, üç mızrağı, üç yayı, yedi zırhı ve üç kalkanı olduğunu tespit etmiştir. İşte tüm bu özelikleriyle Hz. Muhammed ‘Savaşçı bir Peygamber’dir.” hakikatini haykırır.

Direniş Önderi Hz. Peygamberin kutlu izinde yürüyen ve direnen tüm yiğitlere selam olsun…