Güncel

Dindarlara saldırıyorlardı, seküler çürüme ifşa oldu

Son dönemde ortaya saçılan uyuşturucu, gayri ahlaki ve çıkar ağları; yıllardır İslami çevrelere saldırıyı alışkanlık haline getiren seküler elitlerin, kendi kirli ilişkilerini gizlemek için eleştiriyi bir kalkan olarak kullandığını gözler önüne serdi.

Abone Ol

Son dönemde kamuoyuna yansıyan uyuşturucu ticareti, gayri ahlaki ilişkiler ve çıkar ağları, Türkiye’de uzun süredir tartışılmayan bir yapıyı görünür kıldı. Ortaya çıkan tablo, tekil skandallardan ziyade, yıllar içinde kurumsallaşmış bir dokunulmazlık alanına işaret ediyor.

Bu yapı, özellikle kendisini “seküler”, “özgürlükçü” veya “ilerici” olarak tanımlayan çevrelerde güç, medya görünürlüğü ve ideolojik meşruiyet üzerinden örülen ilişkiler ağıyla ayakta kaldı.

Uzun yıllar boyunca İslami çevreler, bireysel hatalar üzerinden genelleştirilerek sert biçimde hedef alınırken; aynı hassasiyet, benzer hatta daha ağır iddialar söz konusu olduğunda seküler elitlere uygulanmadı. Bu durum, eleştirinin evrensel bir ahlaki refleks değil, seçici bir siyasi araç olarak kullanıldığını gösterdi.

Bugün ifşa edilen ilişkiler, bu sert eleştiri dilinin arkasında yalnızca ideolojik bir duruş değil, kendi alanını koruma refleksi bulunduğunu ortaya koyuyor. Eleştiri, hesap sormak için değil; hesap sorulmasını engellemek için devreye sokuldu.

“Yaşam Tarzı” söylemiyle inşa edilen dokunulmazlık

Uyuşturucu, istismar ve çıkar ilişkileri gibi ağır iddialar, uzun süre “özel hayat”, “sanatsal özgürlük” ve “yaşam tarzına müdahale” söylemleriyle görünmez kılındı. Bu söylem, hukuki ve ahlaki denetimi dışlayan bir ideolojik zırh işlevi gördü.

Ancak bugün ortaya çıkan dosyalar, bu zırhın ardında özgürlükten çok ayrıcalık, bireysel tercihten çok örgütlü sessizlik bulunduğunu gösteriyor.

Bu dokunulmazlık alanının inşasında medya ilişkileri kritik rol oynadı. Bazı isimler hakkında iddialar ya hiç haberleştirilmedi ya da kısa sürede gündemden düşürüldü. Buna karşın, ideolojik olarak “öteki” görülen kesimlere yönelik en küçük olaylar manşetlere taşındı ve kolektif suçlamaya dönüştürüldü.

Çifte ahlak düzeni çöküyor

Türkiye’de uzun süredir işleyen iki ayrı ahlak standardı artık sürdürülemez halde. Muhafazakar kesimler için kolektif suçlama, seküler elitler için bireysel istisna ve sessizlik.

Ancak son ifşalar, bunun bir “istisna” değil, bilinçli biçimde kurulan ve kollanan bir yapı olduğunu gösteriyor. Medya, sanat, bürokrasi ve sermaye hattında örülen bu ağ; eleştiriyi susturmak için saldırıyı, denetimi engellemek için ideolojiyi kullandı.

Ortaya çıkan tablo, yalnızca geçmişin muhasebesi değil; aynı zamanda geleceğe dair bir uyarı niteliği taşıyor. Eleştirinin ideolojik bir silah olarak kullanıldığı, özgürlüğün ise dokunulmazlık kılıfına dönüştürüldüğü her yapı, er ya da geç kendi çelişkileriyle yüzleşmek zorunda kalıyor.