Güncel

Dinç: Cinsi sapkınlıklar ideoloji değil bir terör faaliyeti haline gelmiştir

HÜDA PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç, Meclis’te yaptığı basın açıklamasında ailenin korunması ve sapkınlığın önlenmesine dair TBMM’ye kanun teklifi sunduklarını belirterek, “Bu bir ideolojik sapkınlık değil, bir terör faaliyeti hâline gelmiştir. Biz de buna karşı mücadele için Meclis’e kanun teklifimizi sunduk." dedi.

Abone Ol

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, Meclis’te düzenlediği basın açıklamasında, sapkın akımlar, yirmi beş yıl evli kalan ev hanımlarına emeklilik hakkı, Tiktok’un yasaklanması, gündüz kuşağı programları ve siyonist terör rejimine yönelik caydırıcı adımların atılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Toplumun temelini oluşturan aile kurumu, ideolojik saldırıların tehdidi altındadır”

Toplumun ahlaki ve manevi değerlerini zedeleyen hayâsızca davranışların sergilenmesi karşısında ceza mevzuatında düzenleme yapılmasının gerekliliğine dikkat çeken Dinç, “Biz, ailenin korunması ve sapkınlıkla mücadele amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kanun teklifi sunduk. Çünkü toplumun temelini oluşturan aile kurumu, küresel ölçekte yürütülen ideolojik saldırılarla ciddi bir tehdit altındadır. Sapkın akımların yaygınlaşması yalnızca toplumumuzu değil, aslında bir milletin geleceği olan gençler hedef alıyor. Burada sadece ekonomi değil aslında sosyal dengeyi de tehdit eden bir sapkınlık söz konusudur. Ahlaki ve manevi değerlerimizi zedeleyen hayâsızca tutum ve davranışların ulu ortada sergilenmesi karşısında ceza mevzuatında tekrardan bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Bu sapkın birlikteliklerin normalleştirilmesi ve alenen sergilenmesi genel ahlakı ve kamu düzenini tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Bu yüzden toplumsal huzur ve ahlaki değerlerin korunması için bu tür çirkefliklere karşı caydırıcı önlemler alınmalıdır. Maalesef, cinsiyetsizliği birileri yüceltmeye çalışıyor ve insan fıtratını hedef alan sapkınlıkların bir şekilde yayılmasını istiyor. Biz inancımıza, değerlerimize ve insanlığa karşı tehlikeli olan bu sapkınlıklara karşı mücadele etmek için bizde bir kanun teklifini Meclis’e sunduk.” ifadelerini kullandı.

“Geleceğini önemseyen tüm milletvekillerini bu teklife destek vermeye çağırıyoruz”

Sapkın akımların sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede yasak olduğunu hatırlatan Dinç, “Türkiye'de yapılan anketlerde “Sapkınların komşunuzun olmasını ister misiniz?” diye sorulan sorularda Türkiye'deki vatandaşların neredeyse yüzde yüzü bunları istemiyor. Çok büyük bir kısmı bu sapkınlıkların kendi çevresinde, evinin yanında olmasını istemiyor. Burada kastımız, biyolojik olarak hasta olanları kastetmiyoruz. Bunların tedavi edilmesi gerekiyorsa tedavi edilecek. Biz özellikle LGBT adı altında örgütlenen bu sapkınlıkları kastediyoruz. Bunun L'si, G'si, B'si ve T'si hangisi çocuk doğuruyor. Hangisi nesle katkı sunuyor, hangisi bize gelecek vaat ediyor? Bunların hepsi birer sapkınlıktır. Bunlar tamamen bu memleketin geleceği, bu memleketin öz evlatlarına bu memleketin masum çocuklarına bir ihanettir. Bu bir ideolojik sapkınlık değil, bir terör faaliyeti hâline gelmiştir. Biz de buna karşı mücadele için Meclis’e kanun teklifimizi sunduk. Biz dedik ki ailemizi koruyalım. Sapkınlıkların da kendi içimizden def edelim en azından gizli elleri tarafından farklı yerlerden aramıza sokulan bu sapkınlıklara karşı mücadele edelim ve bu yönde yasal bir düzenlemenin yapılması için kanun teklifimizi Meclis’e sunduk. İnşallah buradan şu çağrıyı yapalım; vicdanı sönmemiş, evladını düşünen, bu ülkenin geleceğini önemseyen tüm milletvekillerini bu teklife destek vermeye çağırıyoruz. Bu konuda Genel Kurul’a da geldiği zaman inanıyoruz ki bu konuda bu kanunumuz yasalaşır. Memleketimiz, ailelerimiz, çocuklarımız huzur ve güven içinde yaşayacaktır.” şeklinde konuştu.

“Yirmi beş yıl evli kalan ev hanımlarına emeklilik hakkı tanınmalıdır”

Evliliği küçümseyen yayınların yasaklanması ve evliliğin teşvik edilmesi gerektiğini belirten Dinç, “Aileyi korumak sadece sapkınlıkla mücadeleyle sınırlı değil. Evliliğe de teşvik sağlanmalıdır. Yirmi beş yıl evli kalan ev hanımlarına emeklilik hakkı tanınmalıdır. Evlilik, sadece iki insanın bir araya gelmesinden ibaret değildir. Evlilik bir toplumun, bir memleketin, bir neslin teminatıdır. Bundan dolayı evliliğin teşvik edilmesi lazımdır. Evliliği küçümseyen yayınların yasaklanması gerekiyor. Evliliğin teşvik edilmesi gerekiyor. Gençler maddi imkânsızlıklar nedeniyle evlenemiyor. Bu nedenle gençlerimize destek verilmeli, hibeler ve krediler sağlanmalıdır. Daha önce 150 bin TL’lik evlilik kredisi verilecekti. Belki belli kesimlere verilmiş ancak bunun da çok bir kıymeti kalmamıştır. Bu kredi miktarı revize edilmelidir. Gençliğin evliliği kolaylaştırılmalıdır. Öğrencilerin de evliliği teşvik edilmelidir. Bugün dünya ülkeleri nüfuslarını artırmak için çeşitli tedbirler alıyor. Biz bu adımları atmazsak çok geç olabilir. Bundan dolayı evliliğin teşvik edilmesi, ailenin teşvik edilmesi lazım… Evliliğin teşvikiyle birlikte kamu spotlarıyla sadakat, merhamet ve ahde vefa gibi değerler zorunlu yayınlar yapılmalıdır. 25 yıl evli kalan kadınlar ödüllendirilmeli ve emeklilik hakkı tanınmalıdır.” dedi.

“Toplumu ifsat eden TikTok gibi mecralar denetimsizce yayınlar yapıyor”

Tiktok ve benzeri mecralar aracılığıyla şiddet, nikahsız birliktelikler ve gayrimeşru ilişkilerin normalleştirildiğine dikkat çeken Dinç, “Gençliğimizi ve toplumumuzu yozlaştıran medya ağları var. Özellikle dijital mecralarda, görsel medyalarda gençliği ve toplumu ifsat eden TikTok gibi mecralar maalesef ülkemizde denetimsizce yayınlar yapıyorlar. Bu yayınları yaparken çocuğu da kadını da erkeği de kullanıyor. Toplumun her kesimi denetimsiz ve sınırsızca kullanabiliyor. Bu bir yönüyle kendi toplumumuzu hedef alıyoruz. Bu dijital mecralara bu sömürü sistemlerin aparatı olan mecralarda şiddet, nikahsız birliktelikler, müstehcenlik, gayrimeşru ilişkilerin her türlüsü işleniyor ve maalesef bizim ülkede bu mecralarda sınırsızca yayımlanıyor. Avrupa Birliği kurumlarında personel cihazlarına TikTok indirilmesi yasaktır. Asya'nın pek çok ülkesinde TikTok, siber güvenlik gerekçesiyle yasaklanmıştır. Norveç'te, İsveç'te, Hindistan'da, Pakistan'da, Tayvan'da ve onlarca ülkede TikTok yasak. Birçok ülke TikTok'u yasaklamışken, biz hâlâ denetimsiz bir şekilde kullanılmasına izin veriyoruz. Bu durum, gençlerimizi ve toplumumuzu tehdit ediyor.” açıklamasında bulundu.

“Gençlerimizi ifsat eden gündüz kuşağı programları kapatılmalıdır”

Gündüz kuşakları programları bir an önce kapatılması gerektiğinin altını çizen Dinç, “Benzer bir tehlike televizyon ekranlarında da mevcut. Gündüz kuşağı programlarında çarpık ilişkiler var. Toplumun değerleriyle asla bağdaşmayan her türlü sapkınlıklar var. Gündüz kuşağı programları adeta mahkeme salonları gibi evimizin köşelerinde her gün bu çirkefliklerini oradan bizim gençlerimize, nesillerimize ve ailemize izletiliyor. Bu yönüyle RTÜK bazı cezalar verse de bu tür yayınlar hâlâ devam ediyor. Bu gösteriyor ki hiçbir etki yapmamış ki halen bu yozlaştırıcı ahlaksızlıklar maalesef ekranlarda yayın yapmaya devam ediyor. Bu konuda bir önlemin alınması gerekiyor. Bu ekranda yapılan yayınlar işlenen o sapkın ilişkilerin kime ne faydası var? Gençliğe ne faydası var, topluma ne faydası var? Biri çıkıp bu yayınların faydasını anlatsın. Maalesef sırf reyting uğruna bizim neslimiz bu kirli yayınlarla bu lağım kanallarıyla karşı karşıya kalmak zorunda bırakıyor. Bu nedenle net ve somut bir şekilde adım atılması lazım. Gündüz kuşakları programları derhal kapatılması gerekiyor. Gençlerimizi ifsat eden gündüz kuşağı programları derhal kapatılması gerekiyor. Bunların yerine topluma, millete ve memlekete faydalı olan yayınlar yapılsın.” diye konuştu.

“Gazze’ye doğrultulan namlu Türkiye’ye de doğrultulmuştur”

İslam ülkelerinin, siyonist terör rejimine yönelik daha somut ve caydırıcı adımlar atmalarının bir zorunluluk olduğunu belirten Dinç, “Siyonist terör şebekesi Gazze'de soykırımı artık sistematik bir hâle getirmiştir. Maalesef bu soykırımı daha da derinleştirmeye çalışıyor. Orada kadın, çocuk, sivil demeden katlediliyor. İki aya yakındır Gazze’ye insani yardım dahi doğru düzgün ulaştırılamıyor. Çocuklar açlıktan hayatını kaybediyor. Siyonist terör şebekesi, güvenli bölge ilan ettiği bölgelerde bile insanları canlı canlı yakıyor. Adeta tüm İslam dünyasına işgalci terör örgütü meydan okuyor. Artık bu vahşete karşı bir yaptırım uygulanması kaçınılmazdır. Bu soykırıma sessiz kalmak, yalnızca susmak değildir; bu, işlenen insanlık suçuna ortak olmak, insanlığa ihanet etmektir. Artık askeri müdahale bir tercih değil, zorunluluktur ve mecburiyet halini almıştır. Özellikle Ürdün’den veya Lübnan’dan bazı vicdan sahibi kişilerin bu direniş güçlerine destek verdikleri için maalesef tutuklandılar. Aslında bu bir yönüyle işgal güçleriyle alenen işbirliği yapmak anlamına gelmektedir. Sadece bu yapılan direnişe değil ümmetin onuruna izzetine de bir ihanettir. Bugün Gazze için askeri bir müdahale zorunluluk hâlini almıştır. Siyonistler yalnızca Gazze’yi değil, Lübnan’ı, Suriye’yi de ateşe vermiştir. Bugün Gazze, yarın Ürdün, öbür gün Mısır, sonra Türkiye olabilir. Bugün Gazze’ye doğrultulan namlu aslında Türkiye’ye de doğrultulmuştur. Bunu bu şekilde okumak gerekiyor. Bir yaptırımın yapılması Filistin için bunun artık kaçınılmaz olduğunu görüyoruz. Bu saatten sonra sessizlik ihanettir. Diplomasi kifayetsizdir. Bunun bir anlamı yoktur. Bundan dolayı kararlı cesur, kararlı ve askeri adımlar atılması ertelenemez bir gerekliliktir. Maalesef bu siyonist terör şebekesi hiçbir ilke, kural, ahlak tanımıyor. Hiçbir sözleşmeye de bağlı kalmıyor. Bölge ülkelerini aslında ateşe vermek istiyor. Bundan dolayı her şeyden önce İslam ülkeleri daha somut ve caydırıcı adımlar atmak zorundadırlar. Artık sözden öte somut adımlar atılması gerekiyor.” dedi.