Bismihi Teala.
Zemherinin ardından Sibat(Şubat) da geldi.
Cemre düştü havaya.
Ardından suya, toprağa düşecek.
Aradaki zipler geçecek…
Kışın ardından bahar gelecek.
Binlerce nebatat iç içe karışacak,
Birbirlerine üstünlük taslamaksızın,
Neşvünema bulacak.
Hayat bulacak, zihayatlara rağmen…
Dün 21 Şubat Dünya Anadil Günü idi.
Çok dilli kültürel yaşam gerekliliği açısından
belki bir farkındalık.
Fena mı?
Sanmam.
UNESCO’ya göre 7 bini aşkın dilin konuşucusu var.
Bu dillerden sadece 106 tanesi resmi dil hüviyetinde.
Ne yazık ki kaybolan, kaybolmaya yüz tutmuş pekçok dil vardır.
Günümüzde varlığı tehlike sinyali veren diller de bulunmaktadır.
Sormadan edemiyorsun,
Dil mi dili kabul etmiyor?
İnsan mı insanı…?
Dil mi dile düşman?
İnsan mı insana…?
Bir dilin varlığı diğer dil için tehdit mi?
Madem ki realite dillerin birbirlerine
hazımsızlığı değil.
Nedir bu karmaşa,
bu enaniyet,
kendini üstün görme cakası?
“Bir Türk dünyaya bedel!”
“Ne mutlu Türk’üm diyene”
Tepeden inmeci diktoryası?
Teklik Yüce Allah’a ait olduğuna göre,
Tüm beşeriyeti tek lisan üzere yaratamaz mıydı?
Gani ve Muğni ismi tecelli edince,
Ayet vücut buldu.
Alim esması herşeyi kuşattı.
Hatta her dil konuşucusu olan topluluğa,
Hemcinslerinden, aynı dil konuşucusu olan
elçiler gönderdi.
“Biz her peygamberi,
ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki,
onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın.”(İbrahim/4)
Sonuç olarak lisanın inkarı,
insanın inkarıdır.
Dillerin esareti,
insanlığın esaretidir.
Dillerin ölümü
beşerin ölümüdür.
HÜDA PAR’ın ciddi ve kucaklayıcı çabası başta olmak üzere
“Anadilde eğitim” için verilen çabalar ve ikna sürecinin
sonuç vereceğini umut ediyorum.
21’ê Sibatê Roja Zimanê Zikmakî ya
Cihanê Li Hemî Zimanan Pîroz Be!
Kalın sağlıcakla…