Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
Ne istiyorum biliyor musunuz? Yazacak konu bulamamak istiyorum. Zulüm namına, savaş ve alçaklık namına her şey bitsin, yeryüzünde mazlumların yüzü artık gülsün istiyorum. Tam “Afganistan Amerika’nın zulmünden kurtuldu, darısı diğer mazlum ülkelerin başına…” derken, tam da Gazze’nin kurtuluşunu beklerken, zaten açık hava hapishanesine dönüşmüş Gazze’de, zulüm üstüne zulüm yaşanıyor iki yılı aşkın süredir.
Ateşkes yapılıyor, sadece HAMAS ateş kesiyor. Terör şebekesi israil, zulmüne kaldığı yerden devam ediyor. Gemiler kalkıyor ama bu sadece uçak firmalarının işine yarıyor. Filolara yüklenen yiyecekler, mazlum ve masum çocukların hayali olan oyuncaklar hep israile kalıyor. Gazze kurtulsa zulüm bitecek mi? Hayır.
Gazze’den sonra geç kalınmış da olsa Doğu Türkistan’a el atmamız gerekecek. Sonra, belki de önce Myanmar, Arakan yardım bekliyor. Çeçenistan’ın durumundan haberdar bile değiliz, unutuldu gitti. Gözümüz görmüyor, haberlere düşmüyor diye zulüm yok mu diyeceğiz? Dünyanın dört bir yanında mazlumlar hâlâ can veriyor, zalimlerin kıskacında sıkışmış durumdalar.
Ben artık yazacak zulüm bulamamak istiyorum! Ülke içindeki zulümlerden de yoruldum. KPSS’de puan alıp da atanamayanlar, adalet sistemindeki sorunlar nedeniyle sıkıntıya uğrayanlar, bir tarafta maddi sıkıntı çekenlere rağmen diğer tarafta neredeyse tuvalete bile uçakla gidenler… Cezaevlerinde yirmi kişilik koğuşlarda kırk-elli kişi kalıyor. Hani bir söz var ya; “Hak ettiysek eyvallah!” Tam da böyle… Kim cezayı hak etti kim hak etmedi? Adalet yerini buldu mu bilinmiyor.
Parti ayırt etmeksizin belediyelerdeki yolsuzluklar, hırsızlıklar… Kazılan ama yapılmayan yollar, başlanan ama bitirilmeyen çalışmalar, tıkanan trafik… Ayrımcılıklar, rüşvet almalar, adam kayırmalar…
İşi biten ambalajların, şişelerin sokağa atılmasından, asla hiçbir hayvanın yemeyeceği artık yemeklerin -mesela patates kızartmasının- sokağa dökülmesinden, ülkemiz de dâhil bebekler süt ve mama bulamazken, köpek mamalarının sokaklarda görüntü ve çevre kirliliğine sebep olmasından da bıktım usandım.
İslami çevrelerin İslam’ı yaşamamasından, işine geldiği gibi yaşamasından, diğerlerinin de kendi değerlerine sahip çıkmamasından o kadar rahatsızım ki!.. “İnandığın değeri kötü işlerine kalkan olarak kullanma be insanoğlu!” diye haykırmak istiyorum. Bir stickerla, bir imzayla, bir süveterle ya da bir minyatür Kur’an’ı arabana asmakla olmuyor dava bilinci.
Öyle bir şey olsun ki artık, ‘Ne yazsam, ne yazsam…’ diye düşünüp ‘Hadi bugün de bir çiçeğin güzelliğinden, bir kelebeğin zarafetinden, bir akarsuyun verdiği derslerden yazayım.’ demek istiyorum. Aklıma elli tane kötü olay gelip de hangisini yazsam demekten ziyade, acaba ne yazsam diye düşünmek istiyorum. Ama korkarım ki bu isteğime hiçbir zaman ulaşamayacağım. İçiniz karardıysa affola…