CHP mi? HÜDA PAR mı? Nasıl yani?

Abone Ol

CHP, iktidara gelirse ne olur diye düşünmek belki iç karartıcı fakat bazen bu egzersizin yapılması da gerekiyor.

Öyle bir ihtimal var mı? Elbette ki var. Son seçimler de bu ihtimali hayli güçlendirdi.

Yüz yıldır zaten CHP’nin ideolojisi gölge iktidar olduğu için, diğer partilerden her zaman daha imtiyazlı görülmeleri, cumhuriyetin kurucu liderinin aynı zamanda partilerinin de kurucu başkanı sayılması, batı emperyalizminin kendilerine sürekli yeşil ışık yakması, içerdeki seküler sermayenin, sanat dünyasının, medyanın, askeri ve yargı bürokrasisinin hâlâ büyük oranda onlardan yana tavır alması bizzat oturacakları icra makamları için kendilerini son derece avantajlı kılıyor.

Mevcut hükümetin, menfaat ve çıkar temelinde birikmiş hatalarının da müthiş destek sunduğu muhalefet rüzgarıyla CHP, şu anda her zamankinden daha fazla bir fırsat yakalamış vaziyette.

Cumhurbaşkanlığı için Mansur ile Ekrem arasında kalıp da bu tarihi fırsatı kaçırırlar mı? Bunu bu süreçteki stratejileri ve hırsları belirleyecek.

Bununla beraber “Türkiye’de ifade özgürlüğü kalmadı, konuşan tutuklanıyor” şeklinde üretip sürekli pazarladıkları algıların daha da güçlenmesi için ha bire ceza gerektiren suçlar işleyecekleri ve uluslararası arenadaki patronlarını ikna etmeye çalışacakları ortada.

CHP için halkın hislerine dokunmak da eskisine göre daha kolay. Zira ellerinde hayli malzeme birikti. Şimdi yapacakları şey sadece vaatlerde bulunmak: “Biz makamları menfaat aracı görmeyeceğiz. Biz ekonomiyi düzelteceğiz, herkese iki ev, iki araba, iki maaş vereceğiz gibi gibi..”

Kolay manipüle edilebilecek gariban yığınların, “ya hu şunların yanlışlarından bıktık, bir de CHP’yi deneyelim, bakın bunlar da güzel şeyler söylüyor” fısıltısı da onlar için tadından yenilmeyecek kadar hoş bir ninni gibi..

Oysa maazallah CHP’nin fiili olarak yönetime gelmesi demek, elde avuçta kalan azıcık dini hassasiyetlerin anında buharlaşması demektir.

CHP’nin bizzat hükümet olması demek halihazırda dibe vuran ailenin komple buharlaşması demektir.

CHP’nin başa gelmesi, Türkiye’nin tekrar sınırları içine dönmesi, gözünü ve kulaklarını çevresine karşı tam kapatması, bölgesel politikayı “yurtta barış cihanda barış” diye yeniden revize ederek etrafını yine başkalarının hakimiyetine terk etmesi demektir.

28 Şubat’ta dikte edilen ne varsa hepsi CHP’nin doğal politikası olduğuna göre Kemalist zihniyetin bütünüyle hakim olması demek, İmam Hatip Liselerinin tekrar itibarsızlaştırılması, başörtüsünün bir daha kamuda yasaklanması, müstehcenliğin coğrafyayı işgal etmesi demektir.

Peki, dense ki; “toplum otuz yıl öncesinin dini duyarlılığına sahip değil, inanç özgürlüğü diyenlerin çoğu da kötü bir sınav verdi. Bu durumda CHP’nin önü bütün bütün açılmış olmuyor mu?” Görünen köy öyle. İlahi hesap ise tabi ki farklı.

HÜDA PAR, bu açıdan muazzam bir adres olarak öne çıkıyor. İslamdan koparılmaya çalışılan bütün halklar için verdiği güven, CHP’yi acayip rahatsız ediyor.

HÜDA PAR, salt bir söylem partisi olmanın çok ötesinde, gerek teşkilatlandırma gücüyle, gerek devasa bir öykünün aktif dinamizmiyle, gerek yüklendiği sorumluluklara halel getirmemesiyle, endişeli yığınlar için umut olmaya başladı.

CHP, bundan böyle HÜDA PAR’ın en küçük adımını bile takip edecek, ona karşı bir plan geliştirme çabası içinde olacaktır.

Bu da HÜDA PAR için az bir kâr değildir.

Gün ola harman ola.