Türkiye’de bir işi, girişimi, düşünceyi manipüle etmek o kadar kolay ki sormayın..
İlgili kesimlerin radarına girdiğiniz takdirde, aynı düşüncede değilseniz bir anda siz yanlış, onlar doğrunun adresi oluyorlar.
Bunlar çoğu zaman siyasi yapı ve kişilikler ile her dönem güçlüden yana duran köşelere kurulmuş kalemşörler olabiliyor..
Önlerine konan dosyaların nedenlerini sorgulama yetilerini kaybetmiş kişilikler olarak bilinirler..
Bunlar arasında, geçmişte “Okyanus ötesi”ne hasretlik gidermeye gidecek kadar muhibban yakarışlarla yazı yazan mı dersiniz.. Geçmişte İslami hassasiyetle değerlendirdiği bir yapıyı bugün ise iktidara yakın olma hassasiyetiyle eleştiren mi dersiniz!.. Anlayacağınız, yapılan haksızlık insafsız ve izansızca..
Konu; Komisyon İmralı’ya bir heyet göndersin mi; yoksa görüntülü mü dinlensin? Bu konuda komisyonda bulunan partiler ikiye ayrıldı. AK Parti, MHP ve DEM, İmralı’ya gidilip Abdullah Öcalan’la yüz yüze görüşülmesi yönünde oy kullanırken, HÜDA PAR ve Yeni Yol Grubu(Saadet, Gelecek, Deva) görüntülü görüşülebileceğini ifade ettiler. CHP ise komisyonu terk ederek tepki gösterdi.
Neyse ki kıyamet kopmadı, komisyon da dağılmadı, süreç de bozulmuş değil..
AK Parti, MHP ve DEM Parti’den birer kişi helikopterle gittiği İmralı’da Öcalan’la üç saat kadar görüşüp döndüler. Bu heyetin 4 Aralık’ta toplanacak komisyona bilgi vermesi bekleniyor.
Konuşulan içerikte Pkk’nın Suriye bileşeni PYD’nin de silah bırakma kapsamında olduğu ve Suriye yönetimine entegre durumu gibi birçok konu var ancak meselemiz şimdilik bu değil.
Karşılaşılan sorun, süreci tıkamayan ve teknik bir sorun olmaktan öteye geçmemesine rağmen bir haftadır adeta bir kaşık suda fırtınalar koparılıyor..
Süreç nasıl okunur ve yönetilir, bunu bilmiyorlar mı? Yoksa pireyi deve yapmanın mı peşindeler, anlamak güç..
HÜDA PAR’ı Kürt meselesinin müsebbibi CHP’yle aynı safta gösteren insafsız eleştiriler, maalesef sol fraksiyonlu Kemalist tayfadan ziyade AK Parti’ye yakın durup maslahatsız yazıp çizenlerden geliyor olması düşündürüyor..
Yaptıklarıyla egolarını mı tatmin ettikleri, yoksa birilerinin yönlendirmesine mi maruz kaldıklarını bilmiyoruz ama yanlış yaptıkları belli..
Çünkü HÜDA PAR, Terörsüz Türkiye kapsamında Pkk’nın silah bırakmasını en çok arzulayan ve komisyona genel başkan düzeyinde katılım gösteren bir parti..
Heyetin İmralı’ya gitmesine karşı duran CHP’nin bu kararı eleştirilebilir, yerden yere de vurulabilir. Neden mi? Çünkü DEM’le fikri birlikteliği kent uzlajısı ortaklığı olarak sahaya yansımış, hatta Kandil destek çıkmış ve CHP bu desteği oy’a dönüştürerek belediyeleri almışken neden CHP’nin illa da İmralı diyen DEM’in kararına destek çıkmadığı anlaşılmıyor elbette..
CHP ve DEM, bugün laikliğin savunulması, İslam düşmanlığı, sapkın akımların desteklenmesi gibi birçok fikri zeminde ortaklaşırken bu nasıl bir oy kaygılı stratejik hamledir anlaşılmıyor?
Neyse CHP bu, DEM’e sunacağı özeleştiriyle! unutturmasını da bilir..
Nitekim yazılı bir açıklama yapan CHP, komisyonda olmaya devam edeceklerini belirtti. Ancak açıklamada geçen şu cümle dikkat çekiciydi; “Birileri bırakın Kürt sorununu, Kürtlerin varlığını bile inkâr ederken..”
Tabi.. Dersim, Zilan, Koçgiri katliamlarını da Kızılderililer yapmıştı zaten!..
Ancak mesele etnik olmaktan öte bu ülkenin mayası olan İslam’a ve öğretilerine olan düşmanlıktı ki; bu öğretileri hayatlarında yaşayan Müslümanlar darağaçlarında sallandırıldı.
Birinci dünya savaşı öncesinde ne Kürtler ne Türkler arasında bir sorun var mı? Yok. Kürt halkının mevcut yönetime isyanı var mı? Yok. Ancak ne zamanki İslam’a düşmanlık başlıyor, milliyetçilik tohumları serpiliyor ve devlet eliyle katliamlar yapılıyor işte o zaman zulme isyan hareketleri baş gösteriyor.
Ancak 1978’de kurulan Pkk’nın zulme başkaldırı stratejisi farklı. Pkk’nın 50 yıla yakındır hareketini sürdürmesinin birçok sebebi sayılabilir. Ancak Pkk’yı tek parti dönemindeki isyan hareketlerinden ayıran bariz özellik; tek parti iktidarının yaptığı zulüm stratejini Pkk’nın de uygulayarak benzeşmesi ama en önemli yanı ise dış güçlerden destek alması..
İşte o geçmişteki zulümleri icra eden “Tek parti” hükümeti, CHP’den başkası değildi. DEM çizgisi, bu gerçekliğe rağmen Dersim, Zilan, Koçgiri katliamlarıyla bölgede Müslüman Kürt halkını katleden tek parti zihniyetinin devamı CHP’yle kolkola olan çelişkili durumunu nasıl izah ediyor acaba?
Stockholm sendromu mu? Yoksa farklı bir planın icrası mı bilmiyorum.
Biz yine bu manipülatif yaklaşımcı arkadaşlara dönelim..
Bu usta! gazeteci arkadaşlar bugüne kadar 17 kez toplanan komisyon toplantılarına bir kez dahi gelip dinlemişler mi? Şahsen ben rastlamadım.. Sonra; suçladıkları HÜDA PAR yetkililerini arayıp neden böyle bir karar aldıklarını da gazeteci refleksiyle sormuşlar mı? Onu da duymadım..
HÜDA PAR günlerdir bas bas bağırıyor. “Nasıl olur da bizi CHP ile aynı kefeye koyarsınız” diye..
Şimdi burada ‘İmralı’ya gidilmesin ya da CHP’nin yaptığı gibi ‘komisyonu terk ediyoruz’ gibi bir yaklaşım da sergilenmemiş..
Halbuki sorgulamadan yazıp çizenler biraz tefekkür etseler, iftiralar düzeceklerine HÜDA PAR camiasının geçmişten günümüze Pkk’nın katliamlarına en çok maruz kalan ve dolayısıyla Pkk’nın silah bırakmasına en çok destek veren yapı olduğunun idrakine varabilirlerdi. Ama nerede insaf..
Doksanlardan bu yana silaha karşı duran, çatışmasızlığın hakim olması için her türlü fedakarlığı ortaya koyan taraf yine HÜDA PAR camiasıydı. Sadece 6-8 Ekim olaylarında Yasin Börü ve arkadaşlarının katledildiği, 400’e yakın teşkilat binası ve yakın STK’nın saldırıya uğradığı yapı HÜDA PAR’dı. HÜDA PAR, Pkk’ya salt kendi camiasına saldırılar yaptığı için karşı durmuyordu. Pkk, Bölge Kürt halkına yönelik zulüm ve katliamları, İslam düşmanlığı ve sapkın akımları empoze ettiği için mücadele veriyordu.
Bu gerçeği, batı illerinde oturduğu yerden olaylara bakarak kimse anlayamaz.
Bu kulağı delik arkadaşlar toplum mühendisliği yapacaklarına, Bölgede yaşamış temiz fıtratlı vicdanı kirlenmemiş insanları bulup sorup öğrenebilirlerdi. Ya da gerçek bir gazetecilik yaparak hakkaniyetli bir araştırma yapsalardı yine de hakikate ulaşır, fecaatlara imza atmazlardı.
Güney Afrika dönüşü açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye sürecini gündelik siyasetin yıpratıcı tartışmalarının uzağında tutmaya özen gösterdik” uyarısıyla kendine gelen günübirlik düşünce sahiplerine acizane tavsiyem; hikmetle düşünüp hakikatle hareket etmeleridir...
Yarım asra yaklaşan zulümleriyle kan döken Pkk’nın silah bırakacağı bu süreci teknik konular üzerinden sabote etmeye, akamete uğratmaya kimsenin hakkı yoktur.