BM Güvenlik Konseyi, ABD’nin sunduğu ve Trump’ın 20 maddelik planı temelinde hazırlanan Gazze ateşkes anlaşmasını destekleyen 2803 sayılı kararı 13 oyla kabul etti. Rusya ve Çin çekimser kaldı. Karar, Gazze’de geçici uluslararası yönetim ve silahsızlandırma yetkisine sahip bir “Barış Konseyi” ile “İstikrar Gücü” kurulmasını öngörüyor.
Kararın Ana Maddeleri
“Barış Konseyi” kuruluyor
Karar, Gazze’de uluslararası hukuki statüye sahip geçici bir yönetim oluşturulmasını öngörüyor. Bu Barış Konseyi; Gazze’nin kapsamlı plan doğrultusunda yeniden inşasını yönetecek, finansmanı koordine edecek, Filistin Yönetimi gerekli reformları tamamlayana kadar geçici idareyi sürdürecek, Filistin Yönetimi’nin Gazze’yi “güvenli ve etkili” şekilde devralmasını hazırlayacak.
Metne göre bu süreç, Filistin devletinin kurulmasına giden “güvenilir bir yol”un ortaya çıkabileceği bir dönem olarak nitelendiriliyor. ABD, siyonist terör rejimi ve Filistin arasında “barışçıl ve müreffeh bir gelecek için siyasi ufku” belirlemek amacıyla yeni bir diyalog başlatacak.
İnsani yardımın yeniden başlaması
Karar, Gazze’ye insani yardımın Barış Konseyi ile koordineli biçimde yeniden tesis edilmesini ve yardımların yalnızca barışçıl amaçlarla kullanılmasını zorunlu kılıyor.
Uluslararası “İstikrar Gücü”ne izin
Tasarı, Barış Konseyi ile çalışacak devletlerin Gazze’ye geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü konuşlandırmasına izin veriyor.
Gücün görevleri arasında; Gazze’nin tamamen silahsızlandırılması, silahlı grupların askeri altyapısının yok edilmesi ve yeniden kurulmasının engellenmesi, sınır güvenliğinin sağlanması, Filistin polisinin eğitilmesi, insanî koridorların güvenliği, gerekli görülen ek görevlerin uygulanması yer alıyor.
Güç; ABD, siyonist terör rejimi ve Mısır’la yakın koordinasyon içinde çalışacak. Filistin polisinin henüz onaylanmamış yeni bir birimi de ilerleyen süreçte yapıya dahil edilecek.
Siyonist terör rejimi ordusunun kademeli çekilişi
Silahsızlandırma kriterleri karşılandıkça siyonist terör rejimi ordusu Gazze’den çekilecek. Ancak “yeni tehditlere karşı” belirli bir güvenlik kuşağı bir süre daha devam edecek.
Yetkinin süresi
Barış Konseyi ve uluslararası varlık 31 Aralık 2027’ye kadar görev yapacak. Süre, Mısır, siyonist terör rejimi ve ilgili ülkelerle koordinasyon halinde uzatılabilecek. Barış Konseyi her altı ayda bir BM Güvenlik Konseyi’ne yazılı rapor sunacak.
Yeniden inşa fonu
Karar, Dünya Bankası ve diğer finans kuruluşlarını Gazze’nin yeniden inşası için özel bir fon oluşturmaya çağırıyor.
Rusya ve Çin temkinli
Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasili Nebenzya, kararın içerik itibarıyla büyük eksikler taşıdığını belirtti. Oylamayı “Güvenlik Konseyi için üzücü bir gün” sözleriyle değerlendiren Nebenzya, çekimser oy gerekçelerini şöyle sıraladı:
Güvenlik Konseyi’nin denetim ve hesap verebilirlik araçları metinde güçlendirilmedi.
İki devletli çözüm açık ve bağlayıcı bir şekilde ifade edilmedi. Filistin Yönetimi’nin Gazze üzerindeki yetkisini yeniden devralmasına dair bir takvim bulunmuyor.
Gazze ile Batı Şeria arasındaki birliğin bozulma ve ayrışmanın derinleşme riski var. Barış Konseyi ve İstikrar Gücü, Filistin’in açık rızası olmadan hareket edebilir; bu kabul edilemez.
Görevin kapsamı, gücü taraf haline getirecek şekilde “barışı dayatma” yetkisi içeriyor.
Nebenzya, kararın bu haliyle “Filistinlilerin iradesi dışında şekillenen bir yönetişim modeli dayattığını” söyledi.
Çin: Belirsiz ve temel ilkeler eksik
Çin’in BM temsilcisi Feng Kung da ABD tasarısına ilişkin ciddi endişeler taşıdıklarını belirterek çekimser oy kullandı. Çin’in öne çıkardığı başlıca eleştirilere göre Gazze’nin Filistin halkına ait olduğu ilkesi metinde açık şekilde belirtilmiyor.
Filistin Yönetimi’nin rolü belirsiz ve zayıflatılmış durumda. İki devletli çözüm vurgusu net değil, metin bu konuda ciddi boşluk taşıyor.
BM’nin merkezi konumu ve yetkisi güçlendirilmiyor. Barış Konseyi ve İstikrar Gücü’nün yapısı, işleyişi ve sorumluluk alanları yeterince tanımlı değil.
Pekin’e göre, bu belirsizlikler “saha gerçekliğiyle uyumsuz bir yönetim modeli” oluşturma tehlikesi taşıyor.
Hamas: ABD'nin Gazze planını reddediyoruz
Oylamaya ilişkin Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’tan yapılan açıklamada, “Uluslararası güce Gazze Şeridi içinde direnişin silahsızlandırılması da dahil olmak üzere görevler verilmesi, bu gücün tarafsızlık vasfını ortadan kaldırır ve onu çatışmada işgalin lehine taraf haline getirir” ifadeleri yer aldı.
Hamas, bu kararın “Gazze Şeridi’nde, iki yıl boyunca benzeri görülmemiş soykırım savaşları ve terörist işgalin işlediği suçlarla karşı karşıya kalan halkın siyasi ve insani taleplerinin seviyesine ulaşmadığını” belirtti. Açıklamada, “Bu savaşın sona erdiği ilan edilmesine rağmen etkileri ve sonuçları hâlâ devam etmektedir” denildi.
Kararın, “Gazze Şeridi üzerinde uluslararası vesayet mekanizması” kurduğuna işaret eden Hamas, bunun “halk ve direniş güçleri tarafından reddedildiğini” vurguladı. Hamas ayrıca, “Bu karar, işgalin soykırımla gerçekleştiremediği hedefleri başka yollarla gerçekleştirmeyi amaçlamakta ve Gazze’yi Filistin’in geri kalan coğrafyasından koparmaya çalışmaktadır. Bu da halkımızın meşru ulusal haklarından, kendi kaderini tayin hakkı ve Kudüs başkentli Filistin devleti kurma hakkından mahrum bırakılmasına yol açmaktadır” dedi.
Açıklamada, “İşgale karşı direnişin her yolla yapılmasının meşru bir hak olduğunu ve bunun uluslararası hukuk ve sözleşmelerle güvence altına alındığı” vurgulandı. Silahlı direnişin işgalin varlığıyla doğrudan bağlantılı olduğu belirtilerek, “Silah meselesine dair herhangi bir tartışma, sadece iç siyasi bir mesele olarak ele alınmalı ve bu da işgalin sona erdirileceği, devletin kurulacağı ve halkın kendi kaderini tayin edeceği bir siyasi süreçle bağlantılı olmalıdır” denildi. Aynı zamanda, “Uluslararası güce verilen silahsızlandırma görevinin, tarafsızlığı kaldırdığı ve bu gücü işgalin lehine bir aktör haline getirdiği” tekrarlanarak vurgulandı.
Hamas, “Herhangi bir uluslararası gücün kurulması durumunda, bu gücün sadece sınırda konuşlanması gerektiğini, taraflar arasında ateşkesin denetlenmesi ve ateşin kesilmesinin izlenmesi gibi görevleri üstlenmesi, BM denetiminde olması ve yalnızca Filistinli resmi kurumlarla koordinasyon içinde çalışması gerektiğini” belirtti. Ayrıca, “Bu gücün, halka ve direnişe karşı güvenlik gücüne dönüşmemesi gerektiği” ifade edildi.
Açıklamada ayrıca, “İnsani yardım, mağdurların kurtarılması ve sınır kapılarının açılması Gazze halkının temel hakkıdır. Bu yardımların siyasi pazarlık konusu yapılmaması, karmaşık mekanizmalara bağlı kalmaması gerekir. İşgalin neden olduğu benzeri görülmemiş insani felaket karşısında, BM ve kurumları, başta UNRWA olmak üzere tüm kaynakları seferber etmeli ve sınır kapıları derhal açılmalıdır” denildi.
İslami Cihad: Bu karar uluslararası vesayeti meşrulaştırma girişimidir
Filistin İslami Cihad Hareketi de, BM Güvenlik Konseyi'nin Amerikan tasarılı kararına ilişkin resmî açıklama yayımladı.
Açıklamada, kararın Gazze'ye uluslararası bir vesayet dayatması getirdiği ve Filistin halkının tüm kesimleri tarafından reddedildiği vurgulandı. Hareket, kararı işgalin kendi savaşlarıyla gerçekleştiremediği hedeflerini uygulamaya dönük bir girişim olarak nitelendirdi.
Açıklamada, kararın Gazze'yi diğer Filistin topraklarından ayırdığı, halkın kendi kaderini tayin hakkını gasp ettiği ve direniş hakkını ihlal ettiği ifade edildi.
İslami Cihad, "Halkımızın işgale karşı meşru tüm yollarla direnme hakkı uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınmıştır ve direnişin silahı bu hakkın teminatıdır. Herhangi bir uluslararası gücün direnişin silahını toplama görevine atanması, tarafsızlığını yitirip işgalin ajandasının ortağı hâline gelmesi demektir" dedi.
Hareket, insani yardımların ve Gazze'ye geçişlerin açılmasının bir insani görev olduğunu, ancak kararın bunları siyasi baskı ve şantaj aracı hâline getirdiğini belirtti. Ayrıca, Amerikan himayesinde bir yönetim oluşturulmasının halkın rızası olmadan uygulandığı için uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı.
Filistin İslami Cihad Hareketi, kararın savaş suçlularının hesap vermesini göz ardı ettiğini, işgalin sorumluluğunu görmezden geldiğini ve Gazze ablukasını kaldırmadığını belirterek, kararı Filistin coğrafyasının parçalanması ve işgalci politikaları destekleyen bir girişim olarak nitelendirdi.
‘Uluslararası Güç’ vesayeti ve silahsızlandırmayı dayatıyor
BM Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği karar, kağıt üzerinde “ateşkes ve istikrar” başlıklarıyla sunulsa da sahadaki gerçeklik, bunun kapsamlı bir vesayet rejimi kurmayı hedeflediğini açıkça gösteriyor. Metin, Gazze’de yaşanan yıkımın durdurulması, insani felaketin hafifletilmesi veya işgalin sona erdirilmesi gibi asli hedefleri içermekten çok uzakta. Bunun yerine, direnişi tasfiye etmeye yönelik askeri ve idari bir mimari inşa ediyor.
Karara göre “Uluslararası Güç”ün asli görevi Siyonist saldırıları durdurmak değil, direnişi silahsızlandırmak. Karar metni, uluslararası gücün görevlerini tanımlarken üç başlığı öne çıkarıyor: Gazze’nin tam silahsızlandırılması, direniş altyapısının yok edilmesi ve yeniden kurulmasının engellenmesi ve sınır güvenliğinin “ortak biçimde” sağlanması.
Bu ifadelerin hiçbirinde işgalci güç olan Siyonistlerin saldırılarının durdurulması, hava sahasının kapatılması, saldırı kapasitesinin sınırlandırılması veya uluslararası denetime alınması gibi şartlar yer almıyor.
Aksine, uluslararası güç; ABD, siyonist terör rejimi ve Mısır ile tam koordinasyon içinde çalışacak bir askeri yapı olarak tarif ediliyor. Bu da , sahada siyonist terör rejiminin fiili kontrolünün ve güvenlik taleplerinin aynen devam edeceği anlamına geliyor.
Dolayısıyla kurulacak mekanizma bir “barış gücü” değil; direnişi silahsızlandırmak üzere yetkilendirilmiş, işgalin güvenlik ajandasını uygulayan bir uluslararası kolluk gücü olarak görev yapacak.
Filistin devletine dair hiçbir takvim yok
Kararın “Filistin devletinin kurulmasına giden güvenilir bir yol” ifadesi, herhangi bir tarih, takvim, çerçeve ya da bağlayıcı hüküm içermiyor. Bu boşluk, iki sonucu ortaya çıkarıyor:
Filistin devletinin kurulması tamamen belirsiz geleceğe erteleniyor. Bu süre boyunca Gazze, “Barış Konseyi” aracılığıyla uluslararası vesayet altındaki yarı-koloni konumuna düşürülüyor.
Üstelik metin, bu yapıya 31 Aralık 2027’ye kadar yetki veriyor fakat bu sürenin yine ABD–siyonist terör rejimi koordinasyonuyla “uzatılabileceğini” belirtiyor. Bu da Gazze’nin, süresiz bir uluslararası idari rejime devredilebileceğini gösteriyor.
13 Ekim’de bu planın ilk aşamasına ilişkin Mısır’da imzalanan anlaşmaya rağmen siyonist terör rejimi yükümlülüklerini yerine getirmedi. Sınır kapıları kapatılmaya devam edildi, yardım girişleri engellendi.
Garantör ülkelerden (ABD, Mısır, Katar, Türkiye) hiçbiri, siyonist terör rejiminin ihlallerine karşı fiili bir yaptırım veya baskı uygulamadı. Bu tablo, yeni kurulan “Barış Konseyi”nin de pratikte benzer biçimde sadece Filistin tarafını denetleyen, siyonist terör rejimini ise hiçbir sınıra tabi tutmayan bir yapı olacağını gösteriyor.
Söz konusu karar Gazze’yi uluslararası vesayet kisvesi altında fiilen siyonist terör rejimine teslim etme riski taşıyor.
Barış Konseyi ve İstikrar Gücü’nün Filistin’in rızası olmadan hareket edebilmesi, Filistin topraklarının yönetimini “geçici” fakat belirsiz süreyle devralması, ekonomik kaynakları ve yardımları kontrol etmesi, güvenlik yapılarını onaylama yetkisine sahip olması, siyonist terör rejimi ile sürekli koordinasyon içinde çalışması, Gazze’nin siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarının dış müdahaleye açık şekilde yeniden yapılandırılacağı anlamına geliyor.