BİR YANGIN YERİ EĞİTİM

Abone Ol

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.(Tahrim:6)

Vahiy yoluyla eğitime yaklaşım paradigması, hedeflenen toplumsal hayatın öznesidir. Eğitimi irdelememize, zihinlerin eğitimle aydınlanmasına, izlenmesi gereken yol ve yöntemlere kaynaklık etmesine ve cehaletin zifiri karanlığına ışık olmasını sağlayacak bir yol haritasıdır. Ayetin tefsirini yapmak haddimiz değil ancak eğitim konusuyla bir arada ele alınabilir. Vahyin ışığıyla Kur’an-ı Kerim ayetleri, cehennemdeki yangın yerini betimlerken bu hayatın eğitim alanındaki yakıcı duman kokusu burun genizlerini ciddi manada rahatsız etmektedir. Bu kokunun geldiği yer eğitimin kendisidir. Yanan yerler eğitimin temelleri, eğitim ortamı ve eğitim sistemleridir…

Şimdiye dek yaptığımız tespitler kulak yollarını rahatsız edebilir. Ancak eğitimin temellerinin, ortamının ve sisteminin her 5-10 yılda bir sürekli değişikliklere uğraması ve değişikliklerin ilk muhatabı olan çocuklarımıza faydadan çok zarar getirdiği ortadadır. Eğitim süresinin herhangi anlamlı bir açıklaması olmaksızın bu kadar uzun olması temel eğitimi(terbiye-talimi) ve temel bilgileri edinebileceğinden fazla bir süre olması çocuklarımızı kendi benliklerinden ve yaşadıkları, bağ kurdukları toplumdan uzaklaşmalarıyla karşı karşıya getirdi. Hikmetten uzak atılan adımlar eğitimi yangın yerine çevirmiş durumdadır.

İki ay gibi bir süreye karşılık gelen eğitime dair yazmış olduğumuz köşe yazıları ve bu yazıda sıralamış olduğumuz bu kadar cümle eğitimin kendisi ve sorunlarına dair farkındalık oluşturmak ve bazı çözümlerin bulunmasına yönelikti. Bu farkındalık kazandırma çabasıyla zihinlerde oluşan “Peki ne yapılabilir?” sorusuna Martin HEİDEGGER’in “yangın metaforundan açıklanabilir.” Yangın ilk çıktığında önce onu nasıl kontrol altına alacağımız üzerine düşünmek ve müdahale etmek elzem ve ona göre plan gereklidir. Yangın bu düşünme ardından kontrol altına alınıp söndürülebilir. Bu açıdan eğitimin var olan uygulamaları için teori geliştirmek gerekir. Eğitimin sorunları karşısında ancak bu düşünme ile çözüm üretilebilir. Ancak yangının söndürülmesinden sonra çözülse de asıl problem yangının ilk çıkış nedenidir. Yangın varken onun neden çıktığına odaklanarak yangını seyredebilmek (düşünmek veya temaşa etmek) mümkün değildir. Eğitim gibi pratik ayağı olan bir alanda yangının neden çıktığını tespit etmek ve nasıl söndürülebileceğine işaret etmekle yetinilmez. Bu bakımdan yangına(eğitime) yapılan müdahale bilgi, birikim ve tecrübedir. Ancak yangının neden çıktığı ve nasıl söndürüleceği üzerine düşünmeyen, bunu hesaba katmak istemeyen bilgi ve birikim temelsizdir. Yangına müdahale adına hiçbir fikri katkısı olmayan baştan savma ve tecrübeye (teorik birikime, eğitsel bağlama, eğitim kültürüne) dönüşmeyen bir müdahaledir ve sadece anı kurtarır. Eğitim gibi bir alanda ise böyle bir bilgi birikim, yanlış müdahale olduğu gibi yangını körükleyebilir, söndürülemeyen bir yangında yangın nedeni haline gelebilir. Yangın yeri ise eğitim bilimleridir.

Eğer yazılanlar dikkate alınmazsa yangının yakıt malzemesi çocuklarımız olacaktır. Nice kuşaklar bu yangın yerinden, bireysel yönleri ve toplumsal yönleri yanmış bir birey olarak çıkacak ve yetişkin hayatına, yangının görmeye engel dumanları bireyin yolunu ve ışığını kaybetmesine sebep olacaktır. Bizler azığı çocuklarımızdan oluşan ve bir yangın yerine dönen eğitimdeki yangınlara çözüm bulunup söndürülmesini istiyoruz. İstiyoruz ki çocuklarımız yanmasın.

Tüm eğitim bileşenleri bu yangından sorumludur. Hiç kimse kendisini sorumluluktan beri kılamaz. Özellikle birinci dereceden sorumlu olanların Allah katında verecekleri hesap ağır olacaktır. Zira Allah bize verdiği her nimetin hesabını yeminle soracağını beyan ediyor. Bu nimetler her zaman bize nasip olmayabilir. Nesl-i atimiz, bizim üreteceğimiz projelerle ancak istikamet bulur. Ve son söz yüce Rabbimize aittir.

“Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz.” (Tekasür:6)