Bir EBU UBEYDE Geldi Ama Binleri Ardında Bırakarak Gitti

Abone Ol

Nice insanlar vardır, zaman ve tarih onları öğütür ve unutulur giderler.

Nice insanlar var, onlar zamana galiptir ve tarih onlara aşık olur.

Bunlar bedenen aramızdan ayrılsalar dahi söz, eylem, duruş, jest ve mimik, mesaj, mücadele ve örneklikleri manevi bir somutlukla yaşamaya devam ederler.

Bir EBU UBEYDE vardı, demiyorum.

Var ve hep var olacak ölmeyen şehadetin ölümsüzlüğüyle…

Yaşamı teslimiyet, kabiliyet, yetenek, izzet ve cihad olan bir EBU UBEYDE

Şehadeti bir zafer, bir ders, bir örneklik ve milyonların dirilişine vesile bir EBU UBEYDE

Biz onu önceden de duymuştuk; ama 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan sonra dost düşman, seven sevmeyen, uzak yakın, genç yaşlı, has avvam herkes onu tanıdı, adını duydu, mesajlarını ümitle veya korkuyla bekleyedurdu.

Hakikati temsil eden, Filistin’in mahremiyetini muhafaza eden maskesiyle nice vahşi, katil, işbirlikçi, riyakar ve batıl heveslilerin maskesini düşüren oldu…

EBU UBEYDE, ismi ve şahsiyetiyle ‘Rambo, Hug, Süpermen, Heman’ gibi nice sahte kahramanların, idole dönüştürülen rol çalıcıların tahtlarını yerle bir eyledi.

Gerçek kahraman, izzetli yiğit, korkusuz agit ve tavizsiz adam kimmiş, nasıl olurmuş dünyaya gösterdi.

Kur’an mektebinde şekillenen dört dörtlük mümin portresiyle insanlığa beliriverdi EBU UBEYDE.

Müslümana karşı merhamet ve umut aşılamak nasıl olur,

Tuğyana karşı izzetli ve tavizsiz duruş ne anlama gelir,

EBU UBEYDE’yle öğrendik, öğrendi insanlık…

Havaya kalkan şehadet parmağı tevhidin izzetiydi.

EBU UBEYDE, bir çift kararlı gözün ardından dünyaya şöhret, makam, imkan ve vitrin aldatıcılığını haykırırdı.

Sadece bir çift göze bile amasız, hesapsız aşık olunabileceğini, nutkunun kesilebileceğini EBU UBEYDE öğretti, beşer ve geçer arzu tutkunlarına…

Her gün mesajları dört gözle beklenirdi EBU UBEYDE’nin.

Mesajların kaba saba değildi, tehdit ve anlık tepkiler içermiyordu.

Her bir mesaj Kur’an edebiyle, hikmet gergefiyle, dava adamı ufkuyla ölçülüp biçilip inci gibi dişlerin arasından akıyordu.

Mesajları kafir, mücrim, müfsid ve düşman yüreklere bir korku ve infilak ağrılığındaydı.

Mesajları mümin, muhlis ve dost gönüllere bir umut, ve ferec kıvamındaydı.

Ümmetin liderleri ve halklarından umduğun destek, kardeşlik ve ensar duruşu kadarınca olmayınca ‘ahirette hasımlık’ ilan ettin EY EBU UBEYDE!

Ama bil ki sana ahirette hısım olmaya yeminli milyonlar sırada var.

Varsın hasımlığını korkaklar, yalakalar, menfaat üzere ayarlılar düşünsün!

Ebu Ubeyde veya Hudayfa Samir Abdullah el-Kahlut!

40 yaşını henüz yeni tamamlamıştın.

Rüşd yaşı 40 yıla ne kıyamlar, cihadlar, kahramanlıklar ve inkılaplar sığdırılabileceğini öğreterek, göstererek gittin EBU UBEYDE!

ÇOK ŞEY SÖYLÜYORDUN,

DOĞRULARI HAYKIRIYORDUN,

KİTABIN ORTASINDAN VE HAKKIN BAĞRINDAN KONUŞUYORDUN

EBU UBEYDE!

Bir sözünde “BELKİ HEPİMİZ ÇİĞNENECEK BELKİ HEPİMİZ ÖLECEĞİZ; AMA ASLA İSLAM’I ÇİĞNETMEYECEĞİZ.” Diyordun ya…

Öyle oldu Ebu Ubeyde…

Her biriniz çiğnendiniz, en değerlileriniz ölümsüzlüğe öldünüz;

Ama sözün eri müminler olarak çiğnetmediniz hakkı, İslam’ı ve kavganın onurunu…

EBU UBEYDE, sen yenilmedin ve de ölmedin!

Milyon gönüllerde yeniden dirildin,

Demir Kubbe efsanesini yerle yeksan eyledin!

Semitizm hikayesini tarihin kokuşmuş çöplüğüne attın…

Hikayen henüz tamamlanmadı…

DAHA VERECEĞİN MESAJLAR VAR,

DAHA AĞZINDAN YAZILACAK SAYFALAR VAR,

DAHA KÜFRÜ DEŞİFRE VE MADARA EDECEK PERDELER AÇILACAK EY EBU UBEYDE!

Ve direnişin bir destan olacak,

Ve yarınlar seni sağlam ve doğru satırlarda yeniden yazacak…

ŞEHADETİN MÜBAREK VE MUŞTU OLSUN ÖZLENEN NİCE ZAFERLERE…