Bedenler Ölür de Şeref Ne olur?

Abone Ol

İçteki dünya büyüyünce ruh/kalp küçüldükçe küçülürdü ya şimdi ruhun ruhu olan şeref can çekişiyor.

Allah-ü Teala kendi taraftarlarını ve Muhammed sav’in beraberindekileri izzetle nitelerken ve küfre karşı şiddetle vasfederken akla gelen şeref.

Canlarını ve mallarını Allah’a satarak cihad ederken büyüyen şeref.

Karşılığında ne olursa olsun hiçbir kâr zarar hesabı yapmadan ve hiçbir aidiyetini sormadan mazluma, mağdura, mustazafa, yetime, öksüze, garibe, kimsesize kol kanat germeyi dünyadaki en büyük devlet bilen şeref.

En yakınlarından başlayarak, kendisi gibi gördüğü, aynı sabitelerde, aynı değerlerde ortak olduğu kim varsa hepsini baştacı yapan, onlar doymadan kendini aç, onlar kurtulmadan kendini mahkûm hisseden şeref.

Allah’ına, Kitabına, Peygamberine, Diline, Kendi İslam Milletine ve Diyarına, İslam Ümmetine, Medeniyetine, Şiarlarına, Şehidlerine, Alimlerine, Davasına ve hakeza tüm kutsallarına dil uzatıldığında o dili kesmekte tereddüt etmeyen şeref.

Türk, Kürd, Arnavut, Arap, Çerkes, Boşnak olmakla iftihar ederken, bırakın diğerlerinin hakkını yok saymayı, onları daha takvalı gördüğünde kendisinden aziz bilmiş, gâh şakirdi, gâh müridi, gâh fedaisi, gâh bendesi olmuş şeref.

İlây-ı kelimetullah uğruna serden, anadan, evlattan yardan geçmiş, o cephe senin bu cephe benim, cenk meydanlarında şehadet arzusuyla adını fetihlerle, zaferlerle tarihe yazdırmış şeref.

Müslüman ecdadın kemiklerini sızlatacak her türlü hafiflikten, gevşeklikten, tembellikten, korkaklık ve pısırıklıktan hicap duyan şeref.

Alemin en kahpe, en adi, en kancık en soysuz, en kansız, en hunhar çetelerinin çeşit çeşit zulümleri soykırımları, ihanetleri, cürümleri karşısında mücahitler direnirken ve en gözdelerini şehid verirken zorlanan halkları yararına; “Allah için şu vahşi canavarların pençelerini üzerimizden çekecek kimse yok mu?” dediklerinde, bulunduğu makamın, sahip olduğu yetkinin, elindeki malın mülkün, ilmin, fikrin, kalemin, sözün, şiirin, sanatın hakkını vererek bu çığlığa koşan şeref.

Ciğerleri parçalayan feryatları arşa çıkan Müslümanların dertleriyle dertlenmediğinde kendini insan bile saymayan şeref.

Mümin kardeşleriyle aynı bedenin parçası olduğu şuurunu sırtındaki en ağır emanet bilirken azalardan biri acı çektiğinde kendisi de ağrılar içinde kıvranan şeref.

Kudüs esirken gülemeyen şeref.

Mescid-i Aksa’ya necis mel’unların girdiğini görünce, toprağın altının üstünden çok daha hayırlı olduğunu idrak eden ve “Eynel meferr” sızısıyla kader-i ilahinin azabından kaçacak yer neresi diye çırpınıp duran şeref.

Ve çarşısına, sokağına, sosyal medyasına filan bakınca ayyuka çıkmış edepsizliğin, sahipsizliğin, başıboşluğun cehenneminde yanıp tutuşan şeref.

İffeti, sadakati, samimiyeti, namazı, misafiri, komşuyu gözetmeyi, kendisini ve ailesini ateşten korumayı, muhabbetle, nezaketle ve vakarla sorumluluğunun farkında olmayı alnına çatına vurmuş, alnı secdeli şeref.

Müslümanların çiğnenen haysiyetlerine sahip çıkmayı gayrimüslimlere bıraktığında kahrından ölecek kadar incelen, dağılıp tuz buz olan şeref.

Ve mesela şu haberi okuyunca kendi cenazesine imam arayan şeref:

İspanya’nın Katalonya Meclisinin aldığı karar gereği, Barselona’daki fuara soykırım ortağı şirketler katılamayacak. İşgal rejimine silah taşıyan gemiler limanlara yanaşamayacak. Siyonizm ırkçılık sayılacak.

Dua bekliyor şeref.