Barışın Muhatabı Kim Olmalı?

Abone Ol

Öncelikle bilmemiz gerekiyor ki “muhatap olarak konumlandırmak” her zaman savaşmanın zorunlu sonucu değildir. Hatta çoğunluğu zafere ulaşmanın stratejisidir. Hangi muhalefetin etkin şekilde var olmasını istiyorsanız onu muhatap alırsınız.

Günümüzde emperyalistlerin bu uygulamasının en bariz örneği FKÖ’dür. Emperyalistler ısrarla Filistin davasının muhatabı olarak FKÖ’yü görmeye devam ediyorlar. Savaştıkları HAMAS ile sadece ateşkes görüşmeleri yaparken, barışın muhatabı olarak FKÖ'yü görüyorlar. Çünkü Filistin'de emperyalist zihniyetlerine en benzer zihniyet, FKÖ zihniyetidir. Onun için muhalefetin o zihniyet üzerinden var olması onlar için zafer stratejisidir.

Seksenli yıllarda coğrafyamızda da aynı stratejinin derin sol bürokrasi tarafından uygulandığına dair komplo teorileri olarak kabul edilen görüşler var. Komplo teorisi olsa bile, komplo teorileri tamamen desteksiz değildir. PKK’nin, Türk Kemalistlerinin oldukça arzuladığı şekilde, Kürtler arasında seküler zihniyetin, Batıcı taklitçiliğin yaygınlaşmasının en büyük aracısı olduğu aşikardır. Kemalist zihniyet ile Apoist zihniyet arasında, millet farkı dışında çok da fazla bir fark yoktur. Nitekim Apocu zihniyet, hemen hemen bütün seçimlerde devletin kurucu Kemalist zihniyeti ile işbirliği yapmıştır. Onun için muhatap olarak kabul edilen muhalefet stratejisinin, Kürtler arasında bir türlü meşruiyet kazanamayan derin devletin seküler zihniyetinin bir stratejisi olduğu oldukça vurgulanmaktadır. “Bunu da o zaman Kürtler arasında sayısı oldukça fazla olan muhalifler arasından, zihniyetlerine en yakın olanını muhatap alarak başardılar. Yoksa Yalçın KÜÇÜK, Doğu PERİNÇEK, Erdal İNÖNÜ gibi Atatürkçü aşırı Türk milliyetçisi figürlerin, dağda eğitimde veya meclise taşıyan siyasette, PKK ile nasıl bir yakınlık ilişkisi kurulabilir ki” deniliyor haklı olarak.

Kimileri “Kürtleri yok görmekle, yok edeceklerini sanan devlete, PKK’nin mücadelesiyle, Kürtlerin ve “Öcalan, benim irademdir” kampanyası üzerinden kendi varlığını kabul ettirdiği” iddiasını ateşli şekilde savunurken, başka birileri bunun emperyalizm tarafından kurgulanan ve Kürtler arasında daha önce tüm oyunlara rağmen taraf bulamayan sapkın birçok zihniyetin, Kürtler arasında yayılma amacının kurgulanmış stratejisi olduğunu savunuyor. Bütün komplo teorilerinin üstünde olan kesinlik şudur ki; Emperyalistler Kürtler ile ilgili olarak, tıpkı FKÖ gibi muhatap olarak her zaman PKK’yi gördüler. Bugün muhatap almanın gücünün yaygınlığını hepimiz görüyoruz, bizzat içinde yaşıyoruz.

Öyle ise sormamız gereken soru şu: Müslümanın muhatabı kim olmalıdır? Elbette bütün Müslümanlar, en ince teferruatına kadar her şeyi aynı şekilde düşünemezler. Birbirlerine muhalif oldukları, farklı düşündükleri çok yönler olabilir. Ama her halükarda Müslümanın muhatabı Müslüman olmalıdır. Oysa gördüğümüz kadarıyla, Kürt meselesinde Müslüman Kürtler, mümkün olduğunca süreçten uzak tutulmaya çalışılıyorlar. Bugün ateşkes görüşmelerinin yapıldığı PKK zihniyetinin tüm kolları, irili ufaklı marjinal Faşist Türk zihniyetleri bile muhatap alıp görüşürken, sadece HÜDA PAR’ı yok sayıyorsa, bunun sebebinin muhataplığın gücünü farketmiş olmalarından kaynaklandığını bilmemiz gerekiyor. Peki devletin veya tüm halkın Müslüman yüzü oldukları iddiasında olanlar kimi muhatap alıyorlar!?

Aklımızı başımıza almamız gerekiyor yoksa hepimiz beraber, muhatap aldığımız veya emperyalizmin zorla bize muhatap kabul ettirdiği zihniyetlerin stratejileri sonucunda halkımızın gündeminden uzak tutulup, beraberce yok oluş sürecini yaşayacağız.

Eninde sonunda dininin koruyucusu elbette ki Allah'tır. Sadece O’na güvenir, Sadece O’ndan yardım isteriz.