Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
Hepimiz hayatın akışında birtakım zorluklarla karşılaşırız. Ancak bu zorluklar karşısındaki tutum ve bakış açımız, yaşadıklarımızın gerçek değerini belirler. Bu durum sadece zorluklarla da alakalı değildir. İnsanlarla iletişimimizde, ilişkilerimizde, çeşitli mecralardaki işlerimizde de geçerlidir. Olayları değerlendirmemiz, meselelere yaklaşımımız hep bakış açımızdan geçer.
Bir karıncanın bakış açısıyla biz nasılızdır? Bir solucan bizi ne olarak görüyordur? Bu, o varlıkların bize baktığı mesafe ve açıyla alakalıdır. Karınca yüksek bir yerden baksa bizi yürüyen bir saç olarak görür. Bahçede onun yakınından geçsek, belki insan denen varlığı bir ayakkabı sanır. Ancak biraz uzaktan ve geniş bir açıdan baktığında bizim nasıl bir varlık olduğumuzu az çok kavrayabilir.
Peki ya bizler? Olayın içyüzünü bilmeden, davranışın nedenini araştırmadan hemencecik yaptığımız çıkarımlar ne derece doğru, hiç düşündük mü? Yoksa her şey bizim bakış açımız kadar mı? Bakınız Hz. Musa ile Hızır (as) kıssası buna en güzel örnektir.
“Bakış açın kadarsın.” Çok kıymetli bir dostumun bu sözünün birçok yönü var. Hani başta dedik ya, zorluklar karşısındaki bakış açımız, yaşadıklarımızın gerçek değerini belirler diye. Asr-ı Saadette münafıklar da müminlerle birlikte savaşa gidiyorlardı ancak müminlerin İslam’ı yayma ve şehadet sevdalarına karşın münafıkların bakış açısı “Muhammed bizi öldürmeye götürüyor.” şeklinde idi.
İbn-i Teymiyye’nin şu sözü de bakış açısıyla nelerin değişebileceğini gösteriyor: “Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Hapsedilmem halvet, sürgünüm hicret, öldürülmem de Allah yolunda şehadettir.”
Bir de İslami çalışmalara bakış açımız var elbette. Basit iş-kaliteli iş ayrımı yapanlar olabiliyor. Halbuki bütün, parçaların toplamından büyüktür. Bu ne demek? Bir saat düşünün. Saati parçalarına ayırdık. Kadranını, kapağını, çarklarını, pilini vs. hepsini çıkardık. Bu saatin işlevi var mı? Bütün parçaları var ama işlevi yok. Demek ki bütün, parçaların toplamından büyüktür. Parçalara ayrıldıktan sonra büyük de küçük de işe yaramıyor.
Özellikle Allah rızası olan işlere büyük-küçük gözüyle bakılmamalıdır. İslami işlerin hangisinin kıdemli hangisinin hakir olduğu fikrini kimden öğrendik biz? İşte insan bakış açısı kadardır. Bir etkinlikte misafirlere “Hoş Geldiniz” diyen görevli ile konferansı sunan kişi aynı saatin parçaları gibidir. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur’u yazmakta olan şakirtlerine çay demleyip ikram eder ve “Üstadım neden bu işi bizden istemediniz?” diyen talebelerine “Hepimiz aynı sevabı alıyoruz.” cevabını verirmiş.
Bir hususu daha yazıp, bu ciltler dolusu yazılabilecek yazıyı sonlandıralım inşâallah. Yapmayı düşünüp de tembellik ettiğimiz ya da gerçekten yapamadığımız işleri başkaları yaptığında, hele de bu yapan bizim Müslüman kardeşimizse, bakış açımızı “Elhamdülillah, bir yapan oldu.” şeklinde değiştirelim. Mevsimi geçtikten sonra ekilen tohum yeşermez. Bari vaktinde yapılmış işleri takdir etmeye yüreğimiz olsun. Vesselam.