Ateş sadece Ahirette yakmaz!

Abone Ol

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrîm, 6)

Bu ayet bir ihtardan ziyade bir çağrıdır.

Özelde anne-babalara genelde tüm müminlere sorumluluk hatırlatmasıdır.

Rabbimiz: Önce kendinizi, sonra ailenizi buyurur. Çünkü kendini kurtaramayanın bir başkasını kurtarması mümkün değildir.

Bugün aileler dağılırken, evler kalabalık ama gönüller ıssızken, sofralar dolu ama muhabbet eksikken, bu ayet yeniden üzerimize okunuyor.

Peki, gerçekten nelerden korunmalıyız, çocuklarımızı hangi ateşten korumalıyız?

Sadece ahiret ateşinden mi?

Yoksa o ateşe götüren tüm yollardan ve yangınlardan mı?

Günümüz ailelerini kuşatan sessiz tehlikelere bakacak olursak, bu ateşler büyük yangınları körükleyen küçük kıvılcımlardır.

Bugün aileyi yakan ateş artık bacadan değil, ekranlardan, cep telefonlarından, sosyal medya mecralarından sinsice kalplere ve evlere yerleşiyor.

İşin garip yanı şu ki, bu kadar büyük bir yangın: evimizi, cebimizi, kalbimizi, gözümüzü evlatlarımızı ailemizi yakarken, hiçbir önlem almıyoruz. Oysa Rabbimiz, asırlar önce bu tehlike konusunda bizi uyarmıştı. Fakat bizler toplum olarak bu uyarıyı pek kaale almadık ya da hassasiyetimizi kaybettik.

Öyle ki, haram helal bulanıklaşırken “olsa da olur” anlayışı ailelerimizi içten içe çürütmeye başladı.

Nefis ve şeytan bizi çepeçevre kuşatmışken, tedbir alıp korunmak yerine, düşmana benzeyerek savaşı kaybettik.

Fakat bizler bu çetin düşmana karşı pes etmeden mücadelemize devam etmeliyiz.

Şeytan ve dostlarına karşı iman zırhına bürünüp, hayâ libasına sarılıp yeniden dirilmeliyiz.

Özellikle toplumu ve aileleri bozan, mahremiyetin çöktüğü, özelin alenileştiği, edebin alaya alındığı bir çağda çocuklarımıza ve ailelerimize sıkıca tutunup onları bu ateşten korumalı, gereken tüm tedbirleri almalıyız. Hakeza bu çağın en tehlikeli hastalığı haline gelen ekran bağımlılığı…

Anne babanın çocuğa değil, çocuğun telefona emanet edildiği bir çağdayız. Dolayısıyla çocuklarımızı ekranlara emanet etmek, onları ellerimizle ateşe atmak gibidir.

Öyle bir ateş ki hem dünyada hem ukbada yakar mahfizna!

Ekranlar karşısında büyüyen bir nesil, ruhsuz, merhametsiz ve maharetsiz uyuşuk bir nesil olarak yetişir. Merhamet azaldıkça da, tahammülün yerini öfke, sabrın yerini hız, nasihatin yerini bağırma aldı maalesef.

Peki, kendimizi ve ailemizi, zahirde görünmeyen, fakat batında bizi yakan bu ateşten nasıl koruyacağız?

Ayet sadece “koruyun” demiyor; nasıl korunacağımızın ipucunu da bize veriyor.

1. Önce Kendimizi Islah Ederek

Çocuğa namazı anlatmadan önce secdeyle tanışmamız gerekir.

Anne babanın yaşamadığını çocuk yaşayamıyor.

2. Evleri Sadece Ev Değil, Mescit Yaparak

Kur’an okunan evde şeytan barınamaz.

Namaz kılınan evde huzur misafir olur.

3. Sevgiyle Disiplin, Merhametle Sınır Koyarak

Bağırarak büyütülen çocuklar ya korkak olur ya isyankâr.

Ama sevgiyle büyüyen çocuklar Allah’tan korkmayı öğrenir.

4. Haramı Normalleştirmeyerek

“Zaman değişti” diyerek haramı meşrulaştırmak, ateşe alışmak gibidir… Yakmaz sanırsın, yakar.

5. Aile İçinde Duayı Canlı Tutarak

Dua, korunmanın zırhıdır.

Evladına dua etmeyen anne-baba dikenli yolda yalınayak yürüyen kişi gibidir.

Peki, bu Ateş Nerede Başlar?

Cehennem ateşi ahirette yakar, fakat cehenneme götüren ateş bu dünyada tutuşmaya başlar.

Bir bakışla, bir ihmalle, bir suskunlukla, bir yanlış örneklikle…

Bugün nice anne-baba “Ben nerede yanlış yaptım?” diye ağlıyorsa, cevap çoğu zaman şurada gizlidir:

Yanlışı küçük görüp, doğruda istikrarsız olmaktan…

Tahrîm Suresi 6. ayet, sadece bir uyarı değil; bir emanet belgesidir.

Evlatlarımız bize ait değil, bize emanet…

Ve emanet, ihmali asla affetmez!

Evinizin içine ateş düşmeden, kalplerinize yangın sıçramadan, seküler rüzgârlar iman ocağınızı söndürmeden…

Gelin hep beraber kendimizi ve ailemizi, sadece cehennem ateşinden değil, cehenneme götüren tüm yollardan koruyalım.

Rabbim bizi ve evlatlarımızı yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden muhafaza eylesin!

Vesselam.