Arafat’a Doğru: On Gecelik Rahmet

Abone Ol

Zilhicce ayına girmiş bulunuyoruz. Artık Kurban Bayramı'na dokuz gün, hacı adaylarının hacı olmasına ise sayılı zaman kaldı. Kürtçe’de Zilhicce’nin ilk on gününe "dehkê aydê" denilir. Kuvvetli görüşe göre, Fecr Sûresi'nin ikinci âyetinde geçen "ve on geceye andolsun" (Fecr 89/2) ifadesiyle işaret edilen de bu mübarek günlerdir. Allah Teâlâ bu günlerin önemine yemin ederek dikkat çeker; çünkü bu on gece, hayır ve sevap bakımından büyük hikmetler taşır.

Bu günler, hacı adaylarının bütünüyle Mekke’de toplandığı, şehrin her köşesinin hacı adaylarıyla dolup taştığı zamanlardır. Zilhicce’nin ilk on gününde Mekke adeta mahşerî bir kalabalığa bürünür. Bu nedenle şehir içi otobüslerin ve hacı servislerinin büyük kısmı sefer dışı kalır. Ne yazıktır ki bu ortamda bazı fırsatçılar ortaya çıkar; kutsal topraklarda dahi, bir hacıyı normal fiyatın beş-on katı bedelle taşımaya çalışan kişiler bulunabilir. Hacı adaylarının bu gibi fırsatçılıklara karşı dikkatli olması gerekir.

Zilhicce günleri ilerledikçe hacıların heyecanı da artar. Sekizinci gün olan Tevriye Günü’nde hacılar otellerinden Arafat’a taşınır. Ancak otobüs sayısı sınırlı olduğundan bir şirkete bazen yalnızca bir otobüs düşer. Bu araçlara kapasitenin iki katı kadar yolcu bindirilir. Bazı otobüslerin güzergâhı karıştırması büyük sıkıntılara yol açar; bu da saatlerce sürebilecek gecikmelere neden olur. Otellerin önünde ihramlarıyla bekleyen hacı adaylarının sabrı bu gibi durumlarda sınanır. Bazıları bu sınavdan geçemez ve görevlilere ağır sözler sarf eder. Nefislerine yenik düşen bu kişiler, adeta şeytanın oyununa gelir. Ancak işin güzel tarafı, Arafat’a çıkmadan önce vefat eden bazı hacı adayları hariç, herkes nihayet Arafat’a ulaşır ve hacı olur.

Zira Arafat vakfesi yapılmadan hacı olunmaz. Fakat vakfenin geçerliliği için belirlenen vakit içinde Arafat sınırlarında bir saniyeliğine bile bulunmak yeterlidir. Hatta bu esnada hasta, baygın ya da uykuda olmak bile vakfeye engel değildir. Hava yoluyla Arafat üzerinde belirlenen vakitte geçmek dahi vakfenin sahih olması için yeterlidir.

Dokuzuncu gün, öğleden itibaren fecr-i sâdık vaktine kadar tüm hacılar vakfeye durmak zorundadır. Bu da mahşerî bir kalabalık oluşturur. Her milletten, renkten, mezhepten, yaştan ve cinsiyetten Müslümanların aynı yerde, aynı amaçla toplanması ümmet bilincini ve İslam’daki vahdet anlayışını en somut haliyle gözler önüne serer.

O anlarda tüm eller semaya kalkar. Dualar, yakarışlar, gözyaşları hacı olmanın sevinciyle harmanlanır. Bu anlar, Allah ile kul arasında hiçbir perdenin kalmadığı, duaların doğrudan kabul edildiği anlardır. Hz. Peygamber (s.a.s.), Hz. Ömer (r.a.) hacca giderken ona şöyle buyurmuştur: “Yâ ahî, lâ tensenâ min du‘âike” yani “Ey kardeşim, dualarında bizi de unutma” (Tirmizî, Daʿavât, 109).

Bizler de Zilhicce’nin ilk on gününde, özellikle Arefe gününde, hacıların heyecanına manen ortak olabiliriz. Oruçla geçirilmiş bir gün, ihya edilmiş bir gece, Arafat’ta yağan rahmet yağmuruna uzak mesafeden de olsa dâhil olmanın kapılarını aralayabilir.

Mevlâm, hacca giden kardeşlerimize mebrur bir hac, gitmeyenlere gitmeyi, gitmiş olanlara ise tekrarını nasip etsin. Âmin.