Ziya Selçuk dönemi,
Türkiye eğitimine yeni kavramlar getirdi.
Ara tatil uygulaması da onun eseriydi.
Gerçi pandemi süreci onun için büyük bir sınavdı.
Lakin reformlarının ömrü kısa sürdü.
Pandemi öncesinde yılda iki kez ara tatil kararı alındı.
Belki esin kaynağı, gelişmiş ülkelerdi.
Finlandiya, Almanya gibi ülkelerde bu uygulama farklı biçimlerde sürüyor.
Japonya ve Güney Kore’de ise daha disiplinli yürütülüyor.
Orada tatiller kısa ama anlamlı…
Kültürel etkinliklerle destekleniyor.
Öğrenci ritmini kaybetmiyor, düzen bozulmuyor.
Bizde ise her zamanki gibi
Kulağa hoş gelen bir fikirdi aslında.
öğretmen nefes alacak,
veliler birlikte vakit geçirecek.”
Ne güzel bir hayaldi.
Ama mutfağa girince yemeğin tadı tuzu yerinde çıkmadı.
Ekran başında geçirilen uzun saatler...
Gösterişli tatil paylaşımları...
Ara tatiller, eğitimden çok “story” malzemesine dönüştü.
Aileler “çocuğumu nasıl oyalayacağım” derdinde.
Bizde tatil,
çoğu zaman dinlenmek değil,
kopmak anlamına geliyor.
Oysa mesele sürede değil,
içerikte gizli.
Tatilin amacı gerçekten dinlenmekse,
bu dinlenme ruhsal,
kültürel ve sosyal boyutlarıyla düşünülmeli.
Sonuçta sorun ara tatilde değil;
ara vermeyi bilmekte.
Tıpkı yazarın,
cümleye virgül koyduğu yerde nefes alması gibi.
Ama cümleyi yarıda bırakmaması gibi.
Eğitim de böyledir.
Aralar, anlamı tamamlamalı; bölmemeli.
Yoksa bu tatiller,
öğrenciler için birer olur.
Kalın sağlıcakla.