Son günlerde İslami Cemaatlere yönelik saldırılar ve kapatılmalarına dair yapılan düşmanca çağrılar aslında, İslam Düşmanlığının dışa vurumundan başka bir şey değildir. Her ne kadar bu saldırıları İslam Düşmanı oluşumlar idare etse de toplumun farklı kesimlerinden de destek bulabiliyor.

Hatta namazında niyazında kimi insanların bile bu tartışmalara katılarak, İslami Cemaatlerin karşısında tavır aldıklarını görebiliyoruz maalesef.

Toplumun FETÖ konusunda yaşadığı aldatılmışlık duygusu ve hayal kırıklığından istifade etmek isteyen İslam muhalifleri muhalifliklerini muharipliğe taşırken adeta Müslümanları da saflarına çekmek istiyorlar.

Zaman ve zemin de buna müsait olduğundan dolayı, tüm camiaları FETÖ ile aynı kefeye koymak suretiyle, Müslüman halkın FETÖ karşısında elde ettiği zaferi de tıpkı Kurtuluş Savaşı sonrasında çalınan zafer gibi çalmaya ve kendi ideolojilerini dayatmaya çalışıyorlar.

Bu günlerde sosyal medya üzerinden yürütülen ‘Cemaatler Kapatılsın, Laik Eğitim İstiyoruz ve Laiklik Çünkü` gibi kampanyalar da bu mücadelenin devamı niteliğindedir.

"Cenab-ı Hakk'a ulaştırıcı yollar mahlûkat adedincedir` kaidesince, kendisine Allah`ın davasını şiar edinen her cemaat, bir tür Sefine-i Necat olabilir. Yeter ki; Allah Teâlâ yerine Camianın şeyhine, liderine davet edilmesin insanlar.

FETÖ illetinin toplumsal anlamda İslami Camialara olan güveni sarstığı doğrudur. Bunu tedavi edecek olan ise yine İslami yapılardır. FETÖ`den doğan boşluğu doldurmak isteyenlerin varlığı da bir gerçekliktir.

Ama bu hedefte olan sadece adı geçen birkaç Tarikat değil ki. Ulusalcı Sol`un özellikle Emniyet ve Askeriye`deki boşluğu doldurma çabası ve başarısının da topluma ‘Albaylar Cuntası` olarak dönmeyeceğini de kimse garanti edemez.

Camialara yönelik düşmanlığın İslam Düşmanlığına dönüşmemesi için en büyük görev yine bu camialara düşmektedir.

İslam`a ve İslami Camialara yönelik sistematik saldırılar karşısında bölük pörçük durmak saldırganları daha da cesaretlendirecektir. Hele de İslami Camiaların bir birleriyle uğraşmaları İslam Düşmanlarına sermaye vermekten başka bir şey değildir.

Bu konuda İnzar Dergisi`nin Eylül sayısının başyazısında geçen şu ibareler dikkate alınıp hayata geçirilecek olursa eğer, İslami Camialar kesretten vahdete ulaşabileceklerdir.

Emperyalist güçler, yerli işbirlikçileri ve bölgedeki İslam düşmanı oluşumlar; fikir ve hareket metotları ne olursa olsun, çıkarlarına zarar veren bütün İslami yapılara karşı bir duruş sergilemektedirler. Kendilerinin haklı, söz konusu İslami yapıların suçlu oldukları propagandasını yaparak onlara karşı yapacakları operasyonları veya saldırıları halk nezdinde meşrulaştırmaya çalışırlar.

Dünyanın neresinde olursa olsun, İslam adına ortaya çıkan bir oluşumun yaptığı güzel ve hayırlı şeylere sevinir, İslam`ın karşı çıktığı ve hoş görmediği bir şeyi yaptıklarında ise üzülürüz.

Müslümanların vahdeti için çalışma zarureti varken, kalkıp Müslümanları hedef tahtasına oturtarak aralarındaki ihtilaflarla ve sorunlarla uğraşmak hiçbir Müslüman`a yakışmaz. Bundan daha önemli ve öncelikli iş; İslam düşmanlarına yönelmek, onların zulümlerini deşifre edip çirkin yüzlerini ortaya koymak ve Müslümanlara yönelik saldırılarına engel olmaktır.

Selametle…