Başlığı okuyunca hangi tarihi anekdottan bahsedeceğimi anlamışınızdır sanırım. Ama hani derler ya günün anlam ve önemine binaen, diye işte ben de o babdan hareketle bir kez daha aktarayım.

Denilir ki; hayırseverin biri, yaşadığı memlekette gelenin gidenin susuzluğunu gidermesi için güzel bir çeşme inşa ettirmiş.  Adet olduğu üzere çeşmeye hayrat olduğunu belirten ve Fatiha talep eden bir kitabe de yazılmış.

Kitabenin üzerinde öyle bir şey yazılıyormuş ki; her okuyan hayretler içerisinde kalıyormuş.

“Bu çeşmenin suyu herkese helal ama Müslümanlara haramdır”.

Tabi bu yazı, çeşmenin olduğu şehrin sakinleri arasında rahatsızlığa yol açmış. Sağdan soldan yükselen tepkiler ve yaşanan tartışmalar duvarları aşarak saraya kadar ulaşmış. Vaktin padişahı ferman edince, çeşmeyi yaptıran hayırsever karga tulumba mevcutlu olarak padişahın huzuruna getirilmiş.

Padişah durumu sorunca, “Hünkarım, neden öyle yazdırdığımı size anlatırım ama sizden bazı ricalarım olacak. Eğer onların olmasına izin verirseniz konu tam olarak anlaşılır ve siz de bana hak verirsiniz” demiş.

Padişah konunun aydınlanması için şartı kabul edince, hayırsever, “Hünkarım, sizden ricam bir Hahamı tutuklatmanızdır” demiş.

Padişah ferman etmiş ve hemen bir haham tutuklanmış. Haham tutuklanınca başlamışlar Yahudiler tepki göstermeye, maddi manevi tüm baskı araçlarını kullanarak hahamın kısa bir zamanda tahliye edilmesini sağlamışlar.

Hayırsever, “Bu sefer de bir papazı tutuklayın” deyince küçük bir kiliseden bir papaz tutuklanıp zindana atılmış. Bunun üzerine Hristiyanlar da ayaklanıp kısa bir zaman içerisinde padişahı, papazı serbest bırakmaya mecbur etmişler.

İki taraf da kendi adamlarına sahip çıkarak onların suçsuz olduklarını savunup adamlarını kurtarmışlar.

Hayırsever son olarak “Padişahım, şimdi de bir hocayı, imamı tutuklayın” demiş. Şehrin en bilinen tanınıp saygı duyulan imamı tutuklanıp zindana atılmış.

Olay şehirde yayılmış ama kimse kalkıp da padişahın kapısına dayanıp, bu hoca bizim hocamızdır neden zindana tıktınız, bu hocamız isnat edilen suçu işlemez, falan dememiş.

Hatta tutukluluk süresi uzadıkça Müslüman tebaa kendi aralarında, suçsuz olsaydı şimdiye kadar bırakılırdı, demek bir şeyler yapmış ki, türünden konuşmalarla imamı suçlamaya başlamışlar.

Tüm bunlar yaşanınca padişah çeşme yaptıran o hayırseveri tekrar huzura çağırmış ve “Haklısın” demiş.

Hayırsever ise, “Siz de gördünüz hünkarım, bu hale gelen Müslümanlara elbette ki su bile haramdır” demiş.

Bu hikâyeden sonra dönüp Gazze’nin yalnızlığına bakınca, Müslümanların Gazze konusundaki yeterli duyarlılık göstermemesini görünce insan o hayırsevere sonuna kadar hak veriyor.

Gazze’de ümmetin çocukları paramparça edilirken evinde oturup çocuklarını seven biz Müslümanlara elbette su bile haramdır.

Tarih tekerrür ediyor. Rusya, Ukrayna’ya saldırdı Hristiyan dünyası ayağa kalktı. Dünya kadar silah ve askeri malzeme yağdı Ukrayna’ya…

Siyonist teröristler savaşırken onlara da dostları malzeme yağdırıyor.

Ama hiçbir İslam devleti Gazze’ye bir tane silah bile ulaştıramadı şimdiye kadar.

Hatta Müslüman ülkenin ürettiği ve her fırsatta övündüğü İHA’sı, SİHA’sı Hristiyan Ukrayna semalarında uçarken Müslüman Gazze için ise sadece üzüntüler dile getiriliyor.

Böylesi bir dünyada elbette ki su bile haramdır biz Müslümanlara!..