Gazze konusunda duyarlılık sergileyen Müslümanlar aylardan beridir sokaklarda gösteriler düzenliyor, gayret sergiliyorlar. Ama bugüne kadar beklenen neticeye ulaşılmadı. Bunun en temel sebebi, sokakların sesini duyması gereken yöneticilerin sokakların sesini duymamalarıdır.
Çünkü sokakların kalbi, yüreği Gazze için atarken üst tarafın kalbi, yüreği sokaklara eşlik etmiyor. Çok açık bir şekilde bu konuda iş yine sokaklara, kalbi Gazze’deki mazlumlarla, çocuklarla beraber olan insanlara düşüyor.
Artık Siyonist terör rejiminin yanı sıra bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeyen, adım atmayan, ticareti kesmeyen rejimlerin de protesto edilmesinin zamanı gelmedi mi?
Hadi diyelim savaşı durduramadılar. Çocukların, kadınların öldürülmesine engel olamadılar. Ama şu anda geride kalanlar açlıkla baş başalar. Çocuklar açlıktan ölüyor.
Hastanelerde ilaç ve tıbbi malzeme yetersizliği yüzünden kurtarılabilecek yaralılar bile canlarını kaybediyorlar. Tedavi edilebilecek yaralılar uzuvlarından oluyorlar.
İşte bu noktadan hareketle başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkelerin halkları, yöneticilerini daha fazla duyarlılık göstermeleri adına gerekirse protesto etmeli, onları bu konuda sorumlu davranmaya çağırmalıdır.
Gazze’de başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin bayrak göstermelerinin zamanı gelmedi mi? Kimden ve neden korkuyorlar acaba?
Ben başta Türkiye olmak üzere hiçbir ülke hiçbir şey yapmıyor diye bir iddianın sahibi değilim. Ama gördük ki; yetmiyor.
Yetmediği için de insanlar ölmeye devam ediyor. Ölmeyenleri ise açlık, ilaçsızlık ve temizlik gibi sorunlar ölümle tehdit ediyor.
Bugüne kadar ölenlere yetişmeyenlerin bundan sonra geride kalanlara yetişmek için çabalamaları gerekiyor.
Biz Gazze’ye, gıda desteği sağlayın, diye yırtındıkça pratikte tam tersi oluyor.
İslami Sivil Toplum kuruluşları halkın desteğiyle Gazze halkı için çırpınıp dururken kimi ticari kuruluşlar ise gemi gemi Siyonistlere gıda taşıyor.
Devlet buna engel olmalıdır. Devlet engel olmuyorsa da halk devleti bu düşük karakterli ticarete engel olmaya zorlamalıdır. İşte bu noktada çok açık şekilde belirteyim ki; maşeri vicdanın tavır geliştirerek devleti harekete geçirmek için protestolarını, çağrılarını bu yöne yöneltmesinin zamanı gelmiştir artık.
Sormak lazım, Kızılay Gazze’de ne kadar aktif? Türkiye yapabileceklerinin hepsini yaptı mı?
Bu sorular suçlama ya da itham değil. Tam aksine bir tür beklenti ifadesidir ki; bu beklentiyi Türkiye’ye bugün olduğu kadar mazi de tarih de yüklemektedir.
Yüreği Gazze için atanların bu günkü iktidara bu tarihi sorumluluğu hatırlatmak adına kimi aksiyonlar sergilemeleri gerekmektedir.
Önce Türkiye’den Siyonistlere bir yudum suyun bile gitmesine engel olunmalıdır. Gerekirse bunu yapan firmalar ifşa edilerek boykot listelerine eklenmeli hatta o gemilerin limanlardan çıkışına müsaade edilmemelidir.
O emsalde gemilere yardımlar yüklenerek Gazze’ye ulaştırılması sağlanmalıdır. Şimdi Türkiye birkaç gemiyi doldurup gerekirse savaş gemileri eşliğinde Gazze’ye gönderse ne olur. Bu olmalıdır, bu sağlanmalıdır.
Gerekirse protestolar, gösteriler bu alana kaymalı Müslümanlar bu konuya yoğunlaşmalıdırlar.