Oturup Mehdi bekler olduk Ya Resulullah! Dönmeyeceğini, Refik’ül Ala’dan geri gelmeyeceğini bildiğimiz halde, Neredesin Ya Resulullah, bir kez daha gel, Hasan’ınla gel Hüseyn’inle gel, diye besteler yapıp şiirler yazdık.
Okuduk, yazdık yeri geldi kınadık, sokaklara çıkıp tüm kalbimizle kükreyip haykırdık… Ama Gazze’nin çocuklarına siper olamadık. Bir avuç Samiri kalıntısını durdurup da Gazze’nin bebeklerini kurtaramadık.
Bekliyoruz çaresiz. Bekliyoruz güçsüz ve kuvvetsiz… Biz beklerken, biz kınarken, biz yazarken düşman beklemiyor Ya Resulullah! Kabir beklemiyor… Gözyaşı durmuyor… Ölüm bebelerden, sivillerden, el çekmiyor Ümmet’in yiğitlerinden…
Durduramadık Ya Resulallah! İki Milyar Müslüman bir avuç Siyonist’i, 52 Müslüman Devlet bir Terör yapılanmasını maalesef ki, durduramadık…
Utanç akıyor damarlarımızdan, sultanlardan, reislerden, şeyh, kral ve emirlerden… Utanç akıyor Ya Resulullah üzerimize, üzerimize doğan günden, güneşten, batan günden ve geceden…
Çekildik gerisine sınırların… Görünen değil görünmeyen tel örgüleri, bedenimizi değil ruhumuzu kesen jiletli telleri aşamadık. Aşıp da Gazzeli bebelere umut, sana layık Ümmet olamadık…
Biz otururken sıcak yuvalarımızda; eşimiz, çoluk çocuğumuzla… Bebekler ağladı enkaz altında… Çocuklar öldü insafsızlık çağında… Bombalar yağdı başlarına, evlerine, yuvalarına, Gazze’nin ta bağrına…
Kur’an-ı Kerim okuduk ayet ayet, cilt cilt Siyer’ini. Seriyyeleri, Gazvelerini okuduk. Ben-i Kureyza topraklarında ışıldayan Seyfullah’ın ışıltısıyla kamaştı gözlerimiz… Hayber’in kapısını beraberce söktük sanki muzaffer komutanın ile…
Kitaplarda mı bıraktık Siyer’i? Yoksa altında mı kaldık yerinden sökülen Hayber kapısının.
Bir avuç toprak parçası, birkaç yiğit… Ötesi yok Ya Resulallah, ötesi yok Tebük yollarında, Okçular tepesinde, zorluk zamanında…
Toplasan bizi, hepimizi… Etmeyiz alimallah bir Ebu Ubeyde kükremesi ya da Gazzeli bir çocuğun bir damla gözyaşı, mana denizi gibi bir bakışı…
Dünyanın bütün yükü, tarihin bütün barbarlığı ve de kılıç artıklarının bin yıllık intikamı ezerken Gazze’nin bebeklerini, sanki Cehennem azabı kuşatmış da yıkılmış Müslümanların ar damarı…
Acze düştük Ya Resulallah! Bombalar başımıza yağmadan, evimiz, ocağımız yağmalanmadan, sarılıp dört bir yandan kuşatılmadan…
Düşüverdik Sırat’tan daha huzura bile varmadan, sessizliğimiz tartılıp terazi mizan bile kurulmadan kaybetti Ümmet’in Gazze’de imtihanı, yaşadık Ya Resulallah zamanın en utanç çağını…
Bizde de var onlarda olan uçaklardan, silahlardan, tank ve toplardan… Bir o kadar da korkak ve gayretsiz liderlerden, reislerden…
Yalnız bıraktık direnen yiğitleri, aşamadık çizilen sınırları bir de bizi idare edenleri… Bir avuç yiğit savunurken Ümmet’in şerefini, duyamadılar yollara dökülen kardeşlerinin, yettim yiğidim sen hiç merak etme, diye haykıran sesini…
Nefsime soruyorum Ümmet’in vicdanına sorar gibi. Cevabın ne olacak ey Nefsim! Meydan kurulup da neredeydin bebekler öldürülünce, neredeydin Gazze yakılınca, diye sorulunca…
Hangi yüzle yüzleşeceksin ey nefsim o gün, bugünkü amelinle, amelsizliğinle ya da Gazzeli bebeklerle…