Hattatlık zor zanaattır. Meşhur Hattat Mehmet Efendi de bu zanaata talip olmuş kişilerden biridir ama sanatında bir türlü zirveye ulaşmamaktadır. Ta ki; yaşlı bir odun kırıcı ile karşılaşıncaya kadar… Şöyle anlatır Mehmet Efendi:

Penceremde bekliyordum, odunlar vardı kırılacak. O yıllarda oduncu demek, iri yarı adam demek. Gelir, odunları parçalar ve bir lirasını alır, gider. İkindiye kadar bekledim oduncu geçmedi. "Eyvah odunlar kaldı" derken bir cılız ses... Oduncu! diye seslendi. Seksen yaşlarında bir adamdı. Beli bükülmüş zorlukla yürüyor. "Ya bu adam odunları kırabilir mi, nasıl kıracak" diye sordum kendime...

Baktım çok emin yürüyor, "Oduncuuu" derken sesi titremiyor. Çağırayım bakayım dedim.  "Bizim odunları kırabilir misin?" dedim. Döndü, tebessüm etti. "Oğlum ben odun kırıcıyım" dedi. "Koca kütükler var bahçede, kırabilir misin?" dedim, Geldi baktı, "Ne kadar zamanda kırarsın?" dedim, "Bir saatte" dedi. "Amca olur mu bunlar iki saatten önce kırılmaz" dedim. "Oğlum ben oduncuyum kırdıracaksan söyle" dedi.  "Peki ne kadar ücreti?" dedim. "İki lira" dedi. "Amca bir lira değil mi bunun bedeli" dedim. "Yok, benim ücretim iki lira, bir saatte kırar, iki liranı alırım" dedi.

"Buyur kır" dedim başladım seyretmeye. "Geldi,  baltasını bileyledi, yüzüme baktı, yer yaptı kendisine, adeta odunlarla, konuşmaya başladı. Etrafında dönüyor, bakıyor, nereden vuracağını belirliyor, vuruyor ve ikiye ayırıyor. En budaklı parçaları bile iki defa vurmadan kırdı ve bitirdi. "İki liramı getir" dedi. Koştum sarı liraları getirdim, avucuna bıraktım. "Amca bunun sırrını söyle hakkını da helal et" dedim.

"Aleyhimde düşündün değil mi, kıramaz dedin?" dedi. "Öyle, nerden bileyim böyle yapacağınızı" dedim. "Bu nasıl iş, hiç bir parçaya baltayı ikinci defa indirmediniz, bunun sırrını söyleyin." dedim. Dedi ki; "İleri gitme o kadar." "Nasıl” dedim. "Bak, bir saatime iki lira ödedin, 50 yılın sırrını bedava istiyorsun." Güldüm, O da güldü. "Peki, sana iki lira daha getireceğim bana bunun sırrını söyler misin" "Bir cümle söylerim oğlum, benim bir cümlem iki lira."  İki sarı lira daha getirdim avucuna bıraktım.

Gözüme baktı, dedi ki; "Evlat sen cömert bir adamsın, sana bir kaç cümle söyleyeyim. Ne iş yapıyorsun?" "Ben hattatlık yapmaya çalışıyorum." dedim. "Sen Elif yapıyorsun, Vav yapıyorsun, Besmele yazmaya çalışıyorsun. Peki, oğlum, sen hiç, rüyanda Elif gördün mü?" Bir düşündüm, rüyamda hiç Elif görmemiştim. "Yok, görmedim" dedim. "Oğlum sen Vav da mı, Mim de mi görmedin, sen hiç Besmele yazmadın mı rüyanda?" Yok dedim... "Senden hattat olmaz bırak sen bu işi, senden hattat olmaz oğlum, bırak" dedi. Niye böyle söylüyorsun? dedim.

"Bak oğlum, dedi. 50 yıldır odun kırıyorum. Bu yaşımda bile sabahlara kadar hala rüyalarımda odun kırıyorum. Bir adam ki, hayallerini rüyalarına sokamamışsa, o adamdan hiçbir şey olmaz." Dedi aldı parayı gitti. Oturdum ve düşündüm, işte ben ondan sonra rüyalarımda Elif görmeye başladım, Vav görmeye başladım, Mim görmeye başladım ve ben de gerçek hattat oldum.

Selam ve Dua ile…