Derinlerden sızan ya da sahipleri tarafından bilinçli olarak sızdırılan fısıltılara bakılacak olursa, Devletin puslu koridorlarında yeniden bir çözüm süreci hazırlıklarının ayak sesleri duyuluyor.
Belli ki bir hazırlık var ve bu konuda kimi yeni aktörler de sahneye sürülmek isteniyor. Bu konu son günlerde önce AKP eski Milletvekili Mehmet Metiner tarafından gündem edildi. Son olarak da eski HDP’li yeni SES’li Ayhan Bilgen de bu konuda konuştu. Hatta Bilgen, Sürece İmralı’dakinin de dâhil edileceğini ve bunun için de AKP’nin MHP’yi ikna çabasında olduğunu ifade etti.
Şu tespiti yapalım ki; Kürt Sorunu’nda ‘Adil bir çözüm gereklidir ama süreç gereksiz bir şeydir.’ Bu iki olguyu biri birinden ayırmak lazımdır. Çünkü işin içine süreç denen olgu girince ortaya seçim süreci, siyasi muhatap, hatta Âkil insanlar adı altında magazinsel gruplar da çıkıyor.
Oysa adına ne derseniz deyin ister Devlet deyin ister AKP ya da Erdoğan deyin eğer bu sorunu çözmek istiyorsa bu irade muhatapsız olarak da, süreçsiz olarak da çok rahat çözebilir.
Tek kriter Kürtlerin taleplerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Bunun için de ne sanatçılara, ne HDPKK’ye ne de İmralı’ya ihtiyaç yoktur. Cumhurbaşkanı daha geçen hafta Van’ı ziyaret etti. Orada sadece kendisi için hazırlanan insanlarla değil de halkın içine karışıp sokaklardaki insanlarla görüşerek onların ne istediklerini duyması yeterdi sorunun çözümü için.
Dil konusunda, Anayasal tanınırlık konusunda, eşit vatandaşlık anlamında, Kürtlerin yaşadığı bölgelere askeri gözle bakmama konusunda ya da ekonomik ve toplumsal adalet konusunda atılacak her adım çözüm olarak meyve verebilir.
Süreçler bugüne kadar başarılı olarak devam edilemediyse bunun temel sorumlusu elbette ki Devlettir.
Çünkü; en başta işe yanlış muhatap seçerek başladılar. Bu da Kürtlerin talepleri ile PKK’nın silah bırakması konusunun aynı torbaya konulması sonucunu doğurdu. Devlet adeta kendi vatandaşlarının temsiliyetini kendi yasalarında terör örgütü olarak tanımladığı örgüte eliyle teslim etmiş oldu.
Adeta Kürt eşittir HDPKK gibi bir anlayış geliştirildi. Bu da beraberinde Kürt Halkı açısından maddi ve manevi yıkım getirdi.
Devlet aklı PKK ile Kürt Halkı’nı ayıramadığı için meseleyi de çözemedi. Evet, PKK acilen silah bırakmalıdır, Türkiye içerisindeki faaliyetlerini, Müslüman Kürt Halkına, Kürtlerin müntesibi olmakla iftihar ettikleri İslam’a, Kürtlerin namus, haya ve benzeri değerlerine yönelik saldırılarını sonlandırmalıdır.
Ama onlar bunu yapmıyorlar diye de Kürt Halkı, Kürt Dili ya da Kürt Kültürü yasaklanmamalı, cezalandırılmamalıdır.
Devlet sorunu asla ve asla sorundan nemalananlarla çözmeye kalkmamalıdır.
O yüzden diyorum ki; Çözüme binlerce kez Evet! Ama sürece ise binlerce kez Hayır…
Selam ve Dua ile…