Rivayet olunur ki; sıcak bir günde güneş tam tepede tüm yakıcılığıyla çölü ısıtıp yakarken adamın biri devesinin üzerinde çölü kat etmektedir.

Havanın yakıcılığına, çölün ufuklara vuran uçsuz bucaksız görüntüsüne rağmen adam kendinden emin olarak endişesiz bir şekilde yoluna devam etmektedir.

Çünkü devesinin üzerine bağladığı gölgelikle güneşin yakıcılığından korunmaktadır ve kendisini bir sonraki menzile ulaştıracak kadar yiyeceğe hepsinden de öte kırba kırba suya sahiptir.

Adam bu şekilde yoluna devem ederken ileride bir yerde çölün ahengini bozan bir karartı görür. Yaklaştıkça da o gördüğü karartının yerde yatan bir insan olduğunu fark eder.

Devesinden inen adam yerde yatan kişinin çok kötü durumda olduğunu fark ederek hemen ona su içirir. Çünkü adam neredeyse susuzluktan ölmek üzeredir.

Önce su içen sonra da kurtarıcısının verdiği yemekten yiyen adam kendine gelince hikâyesini anlatmaya başlar. Çıkan kum fırtınasında adam önce birlikte yol aldığı kervanı ardından da devesini doğal olarak da yemeğini ve suyunu da kaybetmiştir.

İki adam aksi istikamete yol almaktadırlar. Su içip yemek yiyen adam bir müddet dinlendikten sonra kendine gelmiştir.

Diğer adam ise bu duruma alışkındır zaten. Çünkü sürekli yaptığı bu yolculuklarda zaman zaman bu tür durumlarla karşılaşmış ve hep de yardımcı olmuştur. Genelde de yardımcı olduğu insanlar defalarca teşekkür ederek minnettarlıklarını bildirmişlerdir.

Bu adamın da öyle yapacağını düşündüğü bir anda adamın kendisine vurmasıyla birden kumlarda yuvarlanmaya başlar.

Toparlanıp ayağa kalkınca da adamın devesine atlayarak hızla uzaklaşmaya çalıştığını fark eder. Eyvah der adam, çünkü suyu, yemeği elbiseleri hepsi devenin üzerindedir.

Adama yetişmeye çalışır ama nafiledir. Çünkü hırsız deveyi hızla sürmektedir. Adam arkadan seslenir, ‘Tamam anladık devemi ve diğer eşyalarımı çalıyorsun ama senden bir ricam var’ der.

Hırsız, söyle, deyince de hayırsever kişi şöyle diyerek düşer tarihe notunu;

‘Tamam devemi de suyumu da çaldın. Ama bunu sakın hiçbir yerde anlatma…’

Hırsız, adamın, en azından bana biraz su bırak, demesini beklerken duydukları karşısında şaşkınlık yaşar ve neden, diye sorar.

Adam tarihe düştüğü notun ikinci satırını söyler,

‘Eğer sen bu yaptığını anlatırsan, bu dilden dile yayılır ve insanlar bir daha çöllerde yardıma muhtaç birini görecek olurlarsa asla yardım etmezler.’

Adam o zor durumda bile hayır ve iyilikten, inandığı değerlerden taviz vermiyor. Bu aslında hak yolunun engellerinden biridir. Bazen birilerinin yanlışları ya da olumsuz davranışları bizleri hayırdan iyilikten uzak tutabiliyor.

Oysa kul bilmese de bilen ve gören hatta işiten bir Rabbimiz vardır ve sizler de O’na emanet olunuz.