Şovenist faşistlerin tüm Dünya’daki en temel ve ortak özellikleri, korkak olmalarıdır. O yüzden de sürekli olarak toplumların en zayıf halkalarını hedefe alıp saldırganlaşırlar.
Öyle ki; kadınlar, çocuklar ve özellikle de yabancılar ve sığınmacılar fiziki ve sosyal anlamda zayıf olmaları dolayısıyla faşistlerin en temel hedefleridirler.
Bugün Türkiye’de başta Suriyeliler olmak üzere diğer sığınmacı ve yabancılar üzerinden yürütülen saldırgan ve yalan dolu kampanya da bu meyanda bir çalışmanın tezahürüdür.
Özellikle parti kurdukları halde topluma ve toplumun sorunlarına dair söyleyecek sözleri olmayan kimi tipler, gündemde kalabilmek adına faşist bir şekilde savaştan kaçan insanlara saldırarak gündem olmaya kendi reklamlarını yapmaya çalışırlar.
Bu Avrupa’da da böyle Türkiye’de de böyledir. Ne zaman bir ekonomik sorun olsa, işsizlik artsa ya da toplumda suç oranı artsa hemen bu tipler faşizan duygular ile harekete geçerler.
Şu an Türkiye’de yaşanan tam da bu durum. Bakın ister sağdan olsun isterse de soldan olsun kimi partilerin gündeme gelebilmek adına sığınmacıları hedef almaları hatta hedef göstermeleri aynı.
Muharrem İnce ile Ümit Özdağ’ın aynı noktada buluşması, CHP’nin öyle ya da böyle Suriyeliler gidecekler söylemi ve CHP’li belediyelerin sığınmacılara karşı takındığı düşmanca tavırlar Faşizmin sağ ve soldan yansımaları olarak tezahür ediyor.
Politika normal şartlarda çözüm bulma, sorunları giderebilme sanatı olmalıdır. Ama kendini parti başkanı ya da politikacı diye lanse eden tabansızlar kaostan beslenerek sorunları daha da derinleştirmeye çalışıyorlar.
Evet, sığınmacı sayısının fazlalığı kimi konularda sorun oluşturuyor olabilir. Ama bu onların suçu değildir.
Aslında geçmişinde Almanya’ya milyonlarca işçi göndermiş bir ülke, orada yaşananlardan ders çıkarmalıydı. Ülkeleri, evleri bombalanan insanlara kapıların açılmasından daha doğal bir şey olamaz. Türkiye, Suriyeli vatandaşlara kapılarını açmakla doğrusunu yapmıştır.
Sorun bu insanları alırken ki plan ve programsızlıktır. Ta ilk günden bu gelenlerin gelecekleri ile ilgili projeler ortaya konulmalıydı. Topluma onların maddi yük olmadıkları, sayıları, vatandaşlık durumları, Uluslar arası statüleri gibi konularda yeterince bilgi verilmeliydi.
Mültecilere karşı sergilenen faşistliğin onları hedef haline getirmesinin yanı sıra onların da koruma refleksi ile bir araya gelip karşı örgütlenmelerine, karşı koymalarına sebep olacaktır.
Emin olun ki; bu korkak faşistlerin başta sosyal mecra olmak üzere her alanda sergiledikleri saldırganlığın hedefi de budur. İşte bu yüzdendir ki; bir Suriyelinin işlediği suçu bütün Suriyelilere mal ediyorlar.
İşte bu yüzdendir ki; kanunlar çerçevesinde başvurusunu yapıp vatandaşlığını almış insanları deşifre edip hedef göstermektedirler…
Zaman gösterecektir ki; savunmasız insanlara karşı savaşan, onları sırf güçsüz oldukları için hedefe koyan insanlar o hedef gösterdiklerinden daha fazla ülkeye ve geleceğine zarar vereceklerdir.
Hiçbir Faşist, ırkçı şoven Ümit olamayacağı gibi Zafer de kazanamaz, Memleket de kurtaramaz…
Ha bir de unutmadan yazayım dedim Dağıstan – Ankara tam 1831 Kilometre…
Ankara—Halep ise 761 Kilometre… Bilmem anlatabildim mi?
Hadi son bir hatırlatma daha!
Hani şu Suriyeliler Araplar ya! Türkiye’de bir Parti var onun da ismi Arapça! Zafer Partisi! Zafer Arapça.. Parti Fransızca… Köken Dağıstan… Tevellüd Japonya… Kafa ise devşirme Faşizmi… Breh… Breh… Breh…
Selam ve Dua ile…