Atalardan beri ailecek kumaş ticaretiyle uğraşıyorlardı. Artık ticareti büyütmenin yeni pazarlara açılmanın zamanı gelmişti.
Genç tüccar az bir kumaşı gemiye yüklemiş ve denize açılmıştı. Vardığı yer bugün 17 binden daha fazla adadan oluşan ve Endonezya olarak adlandırılan ülkenin merkezi şehirlerinden biriydi.
Kaliteli kumaşları orada çok beğenilince Müslüman tüccar oraya yerleşmeye orada ticaretini yürütmeye karar vermişti. Zamanla işlerini ilerletmiş ve yerleşik bir tüccar olarak dükkân açmıştı.
Yanında oranın insanlarından bir genç çalışmaktaydı. Bir gün bir işi için dışarı çıkmıştı. Geri gelince yanında çalışan genç büyük sevinçle, usta bu gün çok kâr ettik, diye onu karşılamıştı.
Ne sattın ve kaça sattın, diye sorunca çırak bir kumaşı göstererek, bunu sattım metresini 10 akçeden, diye övgü beklercesine cevapladı.
Tüccar öfkelenmişti. Çırak anlamsız buluyordu bu öfkeyi.
Evladım bu kumaşın metresi 5 akçedir. Sen neden 10 akçeye sattın ki, sattığın adamı görsen tanır mısın?
Evet tanırım…
O zaman hemen git adamı bul getir. Özür dileyip parasını iade edelim…
Çırak adamla geri gelir.
Tüccar durumu anlatıp müşteriden özür dileyip helallik isteyerek alınan fazla parayı da geri iade eder.
Adam şaşkındır, ne demek hakkını helal et? Böylesi bir durumla ilk defa karşılaşıyordu.
Olay zamanla tüm şehirde yayılmış kralın da kulağına gitmişti. Kral, tüccarı çağırtıp durumu öğrenmek ister…
Tüccar, bu benim dinimin emri. Ben bir Müslümanım. Dinim bunu emreder. Müşterinin hakkı bana geçmişti, dolayısıyla kazancım haram olmuştu ve ben onu düzelttim, deyince Kral daha birçok soru sorarak İslam’ı tanımak istemiş
Tüccar anlattıkça kral İslam’a ısınmış ve zamanla başta o tüccar olmak üzere orada yaşayan diğer Müslümanların dürüstlüğünden etkilenerek İslam’ı seçmiş.
Kral’ın ardından halk da onu takip ederek İslam’la müşerref olmuş ve bugün dünyanın en fazla nüfusa sahip Müslüman ülkesi 5 Kuruşluk bir dürüstlük neticesinde tesis edilmiş.
Müslümanca bir ahlak ve dürüstlük, dünyanın en uzak noktalarından birini Muhammedi Coğrafya’nın bir parçası haline getirmişti.
Şunu açıkça ifade edebilirim ki; İslam Coğrafyası’nın ana kıtası dışında kalan yerlerin silah zoruyla elde edilen kısımları şu anda büyük oranda elden çıkmış durumda. Balkanlar ve İspanya örneğinde olduğu gibi…
Ama ahlak ve dürüstlük ile fethedilen topraklar halen dimdik ayakta duruyorlar…
Çok açık bir şekilde belirteyim ki; İslam’ın geleceği Müslümanların dürüstlük ve ahlakı ile şekillenecektir.
Selam ve Dua ile…