Rivayet o dur ki; Abbasi Halifelerinden Harun Reşid bir gün en kıdemli veziri ile birlikte tebdil-i kıyafet olarak şehri dolaşmaktadır. Halk onu tanımasa da kadim dostu Behlül onu hemen tanımıştır. Harun Reşid de kalabalığın içerisinde bulunan Behlül’ü tanımış hatta seslenmiştir. Duymazlıktan gelen Behlül hızlıca oradan uzaklaşmak istese de uzaktan Harun Reşid’i takip eden askerler tarafından yakalanıp tenha bir sokakta bekletilmiştir.

Durumdan haberdar olan Harun da o tarafa yönelir ve Behlül’e sorar.

Acelen ne? Nerden gelir nereye gidersin?

Cevap Behlülcedir her zamanki gibi.

Cehennem’den geliyorum.

Hani gelirken neden ateş getirmedin?

Cehennemin bekçilerine sordum, burada ateş yok dediler. Herkes kendi ateşini kendisiyle getiriyor dediler.

Harun alacağı dersi almıştır. Vezirin uyarısıyla yollarına devam ederler.

Behlül her zamanki gibi yine vereceği dersi vermiş ve sırra kadem basmıştır. Harun Reşid vezirin uyarısıyla yoluna devam eder.

Bir sokak ötede, yolları beli bükülmüş toz toprak içinde bir ihtiyarla kesişir. İhtiyar yıkık dökük çitlerin arkasında kendi bahçesinde çukur kazmakla meşguldür. Harun Reşid sorar…

Kolay gelsin. Ne yapıyorsun?

Hurma ağaçları dikiyorum…

İyi de bu hurma ağaçları kaç senede büyüyüp mahsul verecek onu da biliyor musun?

Belki on belki de yirmi sene sonra

Peki sen bu ağaçların meyvelerinden yiyebilecek misin?

Bu ihtiyar halimle büyük ihtimalle göremem ama nasıl ki biz bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini yiyorsak bizden sonrakiler de bu ağaçların meyvelerinden yerler.

Cevap, Harun’un hoşuna gitmiştir. Sultanların âdeti üzere, çıkarıp bir kese altını ona hediye eder.

Altını alan ihtiyar, Allah Teâlâ’ya hamd ettikten sonra, diktiğim ağaçlar şimdiden meyve verdi, deyip Harun’a teşekkür eder. Aldığı cevabı çok seven Harun Reşid hem kendini tanıtır hem de bir kese daha altın hediye eder.

Keseyi alan ihtiyar tekrar hamd ederek şunları söyler; Herkesin diktiği fidan meyve vermek için yıllarca bekler ve senede sadece bir kez mahsul verir ama benim fidanım hem hemen meyve verdi hem de yılda iki kez ürün vermeye başladı…

Kısa zamanda yaşadığı bu iki olay Harun Reşid’i etkilemiştir. Kendi kendine sorular sormaya başlar…

Amellerimle cehenneme ateş mi taşıyorum yoksa Cennet’e yeşil ağaçlar mı?

Amellerimle Dünya’da Cehennem’e yakıt olacak odunlar mı yoksa Cennet’e gölgelik olacak yeşil ağaçlar mı dikiyorum…

Benim amellerim de İhtiyarın diktiği fidan gibi sene de iki kez ürün verecek mi? Hem Dünya hem de Ahiret saadetine vesile olacak mı? Ya da bu Dünya’da yeşil Ahirette ise ateş renginde mi olacak?

Ne de haklı bir endişe değil mi? Ya bizim amellerimiz? Behlül’ün mü yoksa ihtiyarın mı anlattıklarına uyuyor?

Selam ve dua ile…