Hafta sonu çok hayırlı bir programa katılmak kısmet oldu. İsviçre’nin Basel Şehri’nde Peygamber Sevdalıları tarafından açılan Mescid-i Nebevi kokulu Cuma Mescidi’nin Bismillah Törenine katıldık.
Malumunuz camilerimiz dünyanın her yerinde çok kıymetli ve önemlidirler. Avrupa’da ise bu kıymet ve önem, üçe beşe belki de ona katlanmaktadır. Avrupa’da camiler, günahlardan sakınanlar için birer sığınak hükmündedirler.
Hani Kehf suresinde Ashab-ı Kehf’in hikâyesi anlatılırken o Mü’minleri Allah Teâlâ ‘ Onlar Rablerine İman etmiş gençlerdi ve biz onların hidayetlerini arttırdık’ diye tasvir ediyor ya, inanın ben Basel Cuma Mescidi’nin hadimlerinde bu ayetin canlı haline şahitlik ettim.
Onlar da tıpkı Ashab-ı Kehf gibi bir komploya uğramış ve ellerinde olan mekânlarını, fitne ve mezhepçilik tuzağına düşmemek için terk etmişlerdi. Ama sineleri iman dolu Peygamber Sevdalısı Mü’minler, çok kısa bir zaman içerisinde kendilerine daha güzel ve ihlâs kokulu bir mescid inşa etmeyi başardılar ve Cumartesi Günü, bütün tuzakları boşa çıkaran Allah Teâlâ’nın inayetiyle Bismillah dediler.
Çağrı Filmi’ni izleyenler muhtemelen hatırlarlar, orda Mescid-i Nebevi’nin inşa edildiği sahnede sahabelerin kerpiç taşımada yani hayırda yarıştıkları yansıtılır. Cuma Mescidi’nin tadilat ve yenileme çalışmalarında da böylesi bir gayrete ben bizzat şahitlik ettim. Gencinden yaşlısına Cuma Mescidi’nin Peygamber Sevdalısı müdavimleri, gerçek anlamda maddi ve manevi olarak hayırda yarıştılar ve Allah Teâlâ’nın ‘Allah’ın Mescidlerini ancak Allah'a ve Ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar imar eder. İşte doğru yolu bulmaları umulanlar da onlardır. Müjdesinin muhatabı oldular. Rabbim hayırlarını kabul etsin inşallah.
Şunu ifade edebilirim ki; Ben Basel Cuma Mescidi’nde bu asrın Ebu Bekir Sıddıklarını gördüm. Sadık olmanın ve sadık kalmanın izzetine, sabit kalan ayakların mübarekliğine şahitlik ettim. İmtihandan başarı ile çıkan Mü’minlerin yüzlerinin aklığına tebessüm ettim. Mezhepçilik fitnesine kapılmayan, en ufak bir sarsıntıda inandığı değerlere ve yıllarca birlikte olduğu kardeşlerine sırt dönmeyen Ebu Bekir ahlaklı mü’minlerle bir araya geldim ve onlardan vefa dersi aldım.
Basel’den gelen Rahman’ın kokusunu içime çekerken, Bediüzzman’ın Avrupa İslamlaşacaktır, müjdesine selam çakan gençlerin önünde ihtirama durdum.
"Cihanın bütün aslanlarının bağlandıkları bir zinciri, hileci bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır?" diye soran Said-i Kürdi’ye, Basel’den ‘Çayı koyduk yeniden başlıyoruz, ya Üstad’ diyen Keçeli şakirdlere kulak verdim.
Hep bir yürekten tek ses olmuşçasına davalarına sadık kalan gençlerin manen;
"Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez,
Bir şem'a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez!”
Diyerekten safları sıklaştırmalarının, Ümmet ufkuna aydınlık bir güneş olarak doğuşuna şahit olmak büyük bir mutluluktu benim için…
Rabbim, Cuma Mescidi’nin imar edilmesinde emeği geçenlerden razı olsun.