HDP çizgisini temsil eden siyasi partiler geçmişte seçimlere bağımsız adaylarla girmiş ve mecliste temsil imkânını elde etmişlerdi. Şu an parlamentoda BDP/HDP çizgisinin 28 milletvekili mevcut. Ancak HDP önümüzdeki seçimlere artık parti olarak gireceğini açıkladı.
HDP bu kararıyla büyük bir risk almış durumda. Genel olarak toplum HDP`nin böyle riskli bir atılımı ancak perde arkasında var olabilecek hesaplar üzerinden açıklıyor. HDP çizgisi ise böyle hesapların varlığını inkar ediyor. HDP barajı aşarsa veya baraj altında kalırsa ne olur konusunu kısmet olursa başka bir zaman ele almak üzere şimdilik bir kenara bırakalım. Daha çok HDP`nin seçim barajını aşıp aşamayacağı mevzusunu bugün ele alalım.
HDP çizgisi siyasi partileri ve oy oranları.
HDP çizgisini ifade eden partiler 1990`ların başından itibaren yasal siyaset alanında görünmeye başladı. Halkın Emek Partisi (HEP), Demokrasi Partisi (DEP), Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Demokratik Toplum Partisi (DTP) bu çizgide siyaset yapan partiler.
Bu partilerin ilk seçim tecrübeleri 1991 genel seçimlerindeki o dönemin merkez sol partisi Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile yaptıkları seçim ittifakı oldu. Meclis`e 22 milletvekili gönderdiler.
1995 seçimlerinde HADEP, 1.171.623 oyla % 4,17`de kaldı. 1999 seçimlerinde parti kısmen başarılı oldu. Oylarını %4,7`ye çıkardı. Fakat her iki seçimde de %10 seçim barajı nedeniyle meclise milletvekili gönderemedi. Fakat aynı anda yapılan yerel seçimlerde özellikle Güneydoğu`da yüksek bir oy alarak Diyarbakır, Ağrı, Batman, Bingöl, Hakkari, Siirt ve Van olmak üzere 7`si il toplam 37 belediye başkanlığı kazandı.
2002 Genel seçimlerinde Türkiye genelindeki oy oranını yüzde 6,14`e, aldığı toplam oyu da 1.933.680`e çıkaran DEHAP, HDP çizgisindeki partilerin o güne kadarki en yüksek oy oranına ulaştı. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde ise ciddi bir hayal kırıklığı yaşadılar. İki yıl önce yüzde 6,14 ile 2 milyona yakın oy alan DEHAP, 1.6 milyon oy alarak, yüzde 5,1`e geriledi. DEHAP için en büyük başarısızlık, elindeki il belediye başkanlıklarının dördünü (Siirt, Bingöl, Ağrı ve Van) AK Parti`ye kaptırmış olmasıydı. Bunda AKP`nin ilk yıllarındaki izlediği çizginin önemi büyüktü.
2007 genel seçimlerinde bağımsız girilen seçimlerde toplam 1.835.486 oy sayısıyla % 5,2, 2011 genel seçimlerinde de yine bağımsız olarak %6,8 oy oranına ulaştılar. Artık yavaş yavaş HDP çizgisi AKP karşısında nasıl bir muhalefet dili kullanması gerektiğini öğreniyordu. Tabi bölgede gerçekleşen olayların etkisi de unutulmamalı.
En son Demirtaş`ın aday olduğu 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise yaklaşık olarak Demirtaş %9,8 oy aldı.
Baraj Aşılabilir mi?
HDP nin barajı aşması demek 4 Milyon oyu aşması demek. Bu tabloya bakılınca bunun çokta kolay olmadığını söylemek lazım. Üstelik 2014 seçimlerinin sonuçları sanal bir seçim sonucu. İhsanoğlu`nun adaylığına oluşan sol tepkiden, Demirtaş`ın Türkiyelilik hayaline, sol partilerin ittifakından, yeni ana muhalefet olabilme hülyalarına kadar birçok etken bu sonucun altında mevcut.
Fakat 6-8 Ekim olayları Türkiye kamuoyunun kolay kolay unutacağı cinsten değil. Üstelik ortada mazlumların ahı duruyor ve bu ah mutlaka sebep olanları rezil edecek ve yakacak cinsten.
Bana öyle geliyor ki kimi araştırma şirketlerinin %10`u aştıkları ile ilgili anketleri dezenformasyon. Ya HDP`yi bu işe sürükleyerek ortada bırakmaya çalışıyorlar veya sadece güçlü görünme algısı oluşturmaya çalışarak kararsız seçmeni etkilemeye çalışıyorlar.
HDP çizgisi uygulamalarında Türk solu ile beraber hareket ediyor ve adım adım Türk solunun geçmişini takip ediyor. Türk solu ise sistem onlarla uğraşırken onlar ise aba altından sürekli İslami kesimle uğraştı. Bu beyhude uğraş Türkiye tarihinde sola hiç birşey kazandırmadı. Bugün HDP de aynı durumda. Türk solunun yıllarca yapıp durduğu yanlışları tekrar ediyor. Sadece daha öfkeli ve daha gür bir sesle. Ama sesi yükseltmek söylenen sözün niteliğini değiştirmez. Demirtaş istediği kadar bağırsın. Boş. Ses yükseltmekle yanlış söz doğruluk kazanmaz.
HDP de kendince siyaset yapmak, algı dizayn etmek için uğraşıyor. Siyaset zaten algıları kontrol etme sanatı. HDP nin bu işi çokta iyi yaptığı söylenemez. İçinde bulunduğu şartlar gereği olsa gerek yedi kocalı Hürmüz misali bir İmralıyı, bir kandili bir örgütün Avrupa ayağını kızdırmamaya, memnun etmeye çalışınca tabi ki halkı memnun edemeyecek. Çok kere halka rağmen adaylar belirleyen, halkın değerleriyle örtüşmeyen söylemler geliştiren bu yapının bir anda sihirli bir değnek değmişçesine değişimini beklemek safdillik olur.
HDP %10 seçim barajını aşmak için ittifak arayışında
HDP %10 seçim barajını aşmak için ittifak arayışında. Bu ittifak arayışları iki noktada kümeleniyor. Birincisi HDP Kürt siyaseti yelpazesindeki parti ve oluşumların birliğini sağlayarak HDP çatısı altında bu yarışa girmek istiyor. Fakat geçmişten bugüne PKK çizgisinin kendi dışındakileri yok sayma, yok etme eksenli siyaseti bugün bu birlikteliği zorlaştırıyor. Şu an bu birlikteliğin içinde olmayacağını söyleyen Kürt yapıları zaten açıklamalarda bulundular.
İkinci nokta HDP ‘nin Türk marjinal sol yapıları ile oluşturmak istediği ittifak. HDP`nin en güçlü Türk solu partisiyle yaptığı seçim ittifakı, en güçsüz görünen Kürt partisiyle yaptığı ittifak kadar oy getirmez kanaatindeyim. Çünkü marjinal Türk solunun oy potansiyeli düşük. Toplumsal altyapısı yok. Sesleri çok çıksa da oy potansiyelleri düşük. Bu yüzden bu gürültüleri büyük ihtimalle yağmuru getirmeyebilir.
Bir diğer ve önemli nokta da Türk halkının içinde milliyetçi damar henüz tam kırılmamış. HDP`yi PKK olarak biliyorlar. O kadar can kaybını kolay kolay unutamazlar. Bu yüzden Alevi ve CHP`li Türkler kolay kolay HDP`yi tercih etmez. Bir de AK Parti biraz daha olumlu siyaset izlerse batıda fazla oy oranları değişmez.
Benim kanaatim bu. Görelim Mevlam neyler. Neylerse güzel eyler…