Uzun bir süredir Dünya siyasetini Avrasya’da yaklaşan savaş sorunu meşgul ediyor.

Kırım’ın ilhakıyla birlikte Rusya, Batı İttifakının bel kemiği ve askeri gücü olan NATO’ya rest çekmiş ve Avrasya’nın sahibi benim mesajını vermişti.

Avrasya, Uluslararası İlişkiler bağlamında yeryüzündeki en önemli bölge sayılır.

Nitekim Brzezinski, ‘Büyük Satranç Tahtası’ isimli eserinde; “ABD, Almanya ile Rusya’nın (yani AB ile Rusya’nın yakınlaşmasını engelleyip) Avrasya’ya hakim olmalıdır. Avrasya’ya hakim olan tüm Dünyaya hakim olur!’ tespitinde bulunur.

NATO’nun başat gücü ABD’nin projeksiyonu bu iken 90’lardaki dağılmadan sonra yeniden toparlanan Rusya’nın bakış açısı çok farklı değil.

Rusya, Slav ve Ortodoks etnik yapının olduğu her yerde kendini söz sahibi olarak görüyor.

Bu durum Osmanlı’nın gerileme döneminde de böyleydi şimdi de böyle.

1. Çar Petro’nun gösterdiği hedeflere doğru ‘Emperyal’ heveslerle yürümeye devam ediyor.

Kırım’ın ilhakı sonrası, durmayacağı tahmin edilen Rus yayılmacılığına karşı NATO’nun sınırlarını tüm Doğu Avrupa’yı kapsayacak şekilde genişletme çabası her iki tarafın da bilinçli bir şekilde diğerini kışkırtması olarak yorumlanabilir.

Tabii nihayette ayaklar altında ezilecek olanların ‘Pireler’ (Yani Doğu Avrupa ülkeleri ve Balkanlar) olacağı kesin.

Hem Avrasya’yı kaybetmemek için hem de NATO’yu sınırlarından uzaklaştırmak için Rusya, SSCB’nin hakim olduğu bölgeleri ‘Parça Parça’ ele geçirmeye çalışıyor.

Kırım’ın ilhakından sonra (Donbass Bölgesi) Donetsk ve Lugansk’taki Rus Yanlıları ‘Tek taraflı’ bağımsızlık ilan ettiler.

7 yıldır süregelen çatışmalarda 18 bin insanın ölmesine rağmen hiçbir sonuca ulaşılmadı.

Gelinen noktada; başını ABD ile İngiltere’nin çektiği ‘Savaş Koalisyonu’ her gün en üst perdeden ‘Savaş Çanları’ çalıyorlar.

“Rusya işgal etti edecek!” söylemleri ABD’nin Ulusal Güvenlik Danışmanından, Genelkurmay Başkanı’na, Biden’den İngiltere’nin meşhur MI6 başkanına kadar herkes Ukrayna’ya “İşgal kesin, hazırlanın” diyor.

Eldeki verilere göre Rusya, Ukrayna sınırına yaklaşık 130 ila 140 bin kişilik güçlü bir ordu yığmış durumda.

Ukrayna’nın ise 100 bin kişilik ordusu mevcut.

Donbass bölgesinin jeopolitiği göz önüne alındığında Rusya’nın kısa bir süre içinde burayı ele geçireceği ve NATO ile Ukrayna’nın karşılık veremeyeceği anlaşılıyor.

Rusya’nın bu operasyon için kış aylarını seçmesi ve ihraç ettiği doğalgazın etkisi açısından Batılı ülkelerin yapacağı ‘Yaptırımlara’ karşı çok etkilenmemesi açısından önemlidir.

Putin’in kısa süre önce yazdığı bir makalede Batılı ülkeleri suçlayarak; “Ukrayna’yı Rusya’dan ayırmaya çalışıyorlar” demesi aslında verilen kararı gösteriyor.

Nihayette görülen o ki Rusya yapacağı büyük operasyon ile başta maden zengini Donbass Bölgesi olmak üzere büyük bir parçayı koparacak.

Ancak merak edilen; Rusya, Ukrayna’nın ne kadarını işgal edecek? Sorusudur.

Ayrıca Rusya, bu işgalden sonra duracak mı? Sorusu da cevap bekliyor.

Cevap ne olursa olsun, Rusya’nın bu yayılmacılığı, (Balkanlarda) başta Sırplar olmak üzere tüm Doğu Avrupa’daki Rus yanlılarının yeni atraksiyonlarda bulunmaları için cesaret verecektir.

Yaklaşan savaşta Türkiye de olumsuz anlamda etkilenecektir.

Hâlihazırda iki ülkeyle de iyi ilişkiler içinde ‘Denge siyaseti’ güden Türkiye, olası işgalden sonra Ukrayna’dan aldığı tank, İHA-SİHA ve uçak motorları gibi gelişmiş teknoloji ürünlerini alıp alamayacağı belli değil.

Ayrıca Ukrayna’ya yapılan ihraç ürünlerinin ne olacağıını da kimse kestiremiyor.

Sonuç olarak; gücün doğasında bulunan ‘Yayılma istidadı’ ile birlikte bugün Rusya’nın yarın Çin’in, aynen ABD’nin hegemonyasını genişletme çabası gibi yayılma çabasına girişecekleri kesindir.

Elbette bu çaba onlarla sınırlı kalmayacaktır. Küresel siyasette kontrolü kaybeden Batı Diktasından boşalan sahayı ‘Büyük Güçler(Rusya-Çin) ve Orta Güçlü Ülkeler(Almanya- Türkiye- Hindistan...)’ manevra kabiliyetlerine göre ele geçirmeye çalışacaklardır.