Adım adım Lozan’ın yüzüncü yılına yani 2023’e yaklaşılırken cevapsız kalan şu soru daha sık sorulur oldu:

Çanakkale’yi geçerek İstanbul’u işgal etmek için 200 binden fazla askerini harcayan İngilizler, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra rahatlıkla işgal ettikleri İstanbul’u 1923’de tek kurşun sıkmadan neden terk edip gittiler?

Hatırlanacağı gibi İtilaf Devletleri donanmaları, 30 Ekim 1918’da imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanarak 13 Kasım 1918'de İstanbul’u işgale başlamışlar ve 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra, 23 Ağustos 1923'ten itibaren İtilaf kuvvetleri sessiz sedasız İstanbul'dan ayrılırlar.

Merak edilir; İngilizler, İstanbul gibi bir başkenti ve İslam Dünyasının gözbebeği şehri neden sessizce, yakıp yıkmadan savaşmadan terk edip gittiler? Diye.

Okullarda okutulan müfredatlarda yıllarca; bunun bir zafer olduğu ve İngilizlerin M. Kemal’in ordusundan korktuğu için İstanbul’u terk ettikleri anlatıldı.

Oysa hala o soru cevap bulmamıştı...  

O soru daha uzun süre cevapsız kalacak gibi.

Aslında aykırı okumaya meraklı olan herkes o sorunun cevabını gayet iyi bilmesine rağmen ne yazık ki kurucu nizam (Kemalist Sistem) ya da CHP zihniyeti, ısrarla perde arkasındaki anlaşmaları gizlemeye devam ediyor.

İsmet İnönü’yü Lozan’a ekip başı olarak kimin gönderdiği belli, seçilen ekip belli. Bu konuda yazılan “Hatıratlar” okunabilir. Mesela Lozan ekibinde bulunan Dr. Rıza Nur’un ‘Hayat ve Hatıratım’ adlı eseri Lozan Görüşmelerine kısmen ışık tutuyor.

Koca Osmanlı İmparatorluğu 3 ay süren Lozan Görüşmeleri sonrasında tamamıyla TASFİYE edilir.

Lozan’a İsmet İnönü ile birlikte katılan Haham Haim Lahun İngilizlere(Lord Curzon’a) hitaben şöyle diyor:

“Siz Türkiye’nin mülki tamamiyetini (İstiklalini) kabul edin ben onlara İslamiyet’i ve İslam temsilciliğini yani Halifeliği ayaklar altında çiğnemeyi taahhüt ediyorum.”(Tarih Ansiklopedisi 3. Cilt sayfa 62)

İlginçtir; değişen değiştirilen sadece Osmanlı Devleti ismi değildir.

Bu tasfiyedeki temel konular özellikle DİN EKSENLİDİR.

Önce İstanbul’un statüsü değiştirilerek Ankara başkent yapılır, ardından en kritik adım atılarak Hilafet Müessesesi ortadan kaldırılarak İslam Ümmeti başsız bırakılır, giyim kuşam değiştirilir, Tekke ve Zaviyeler kapatılır, 4000 bin cami ibadethane olmaktan çıkarılarak; ahır, bar, batakhane, tuvalet veya CHP il-ilçe teşkilat binasına çevrilir. Harf İnkılabı denilerek insanların bin yıldır kullandığı din dili değiştirilir. Ve anlaşmanın son maddesi olduğu anlaşılan ‘Ayasofya’nın’ müzeye çevrilmesi sağlanır.

Misyon tamamlanmıştır, Lozan’da verilen tüm sözler yerine getirilmiştir.

Lord Curzon, İngiliz Meclisinde yaptığı bir konuşmasında “Türklerin istiklaline neden izin verdiniz? Şeklindeki sorgulamaya şu tarihi sözlerle cevap verir:

“İşte asıl bundan sonra Türkler bittiler! Bir daha eski güçlü günlerine kesinlikle kavuşamayacaklar! Zira biz onları ruhen/imanen öldürdük. Türkler İslam’dan uzaklaştırılacaklar! Bunun için İsmet İnönü bize söz verdi!”

İlginç olan Lord Curzon’un söyledikleri değil elbet.

İlginç olan İsmet İnönü ve ekibinin Lozan’da verdikleri sözlerin hem İslam Dünyasına hem de Türklere çok büyük zararlar vermesine rağmen hala arşivlerde gizli tutulması ve daha da ötesi bu ekibin hala baş tacı edilmeleri ve “Lozan bu ülkenin tapusudur!” retoriğinin dillere pelesenk edilmesidir.

Görünen o ki; 2023 yaklaştıkça yeni yeni petrol kuyularının açılması hız kazanacak ve Türkiye Ege’de daha fazla söz hakkı isteyecek.

Doğrusu bu konularda sonuna kadar haklı sayılır.

Ancak Lozan’da verilen SÖZ’ler ile İslam’a ve Müslümanlara vurulan darbeler konusunda bir düzeltme yapılacak mı? Asıl merak edilen konu bu.

Çünkü Türkiye, İslam’dan uzaklaştıkça zayıflayıp sömürgeleşmektedir.

(Not: Bu yazıda akademisyen M. Hakan Sağlam’ın sunduğu bilgilerden istifade edilmiştir)