-Bill Gates’in Rockefeller Vakfıyla Tohum Toprak Merakı
Bir dönem bazı firmaların sık sık kullandığı bir slogan vardı:
“Ne döviz ne borsa arsa arsa arsa!” diye.
Bu sloganı okuyunca konu 'TOPRAK ve GIDA' olduğunda akıllara direkt olarak Bill Gates geliyor.
BM Gıda Programı’nın(WFP) başındaki isim olan David Beasley Aralık 2020’de üst üste şu açıklamalarda bulunmuştu;
"2021 yılı, 2020'den kötü olacak"
"2021’de korkutucu boyutlarda kıtlık yaşanacak"
Beasley bu tespitlerden sonra şu tarihi uyarısını yapmiştı:
“Açlık Pandemisi Geliyor!”
Beasley’e göre gerekli tedbirler alınmazsa önümüzdeki 3-4 ayda 400 bin insan açlıktan ölecek.
İşin burasında yıllardır ‘insanlık namına(!)’ dünyayı uyaran Bill Ağa(Gates) geliyor akıllara.
Babası Rockefeller’in yanında bir avukat olan Bill Ağa 2000 yılından beridir ‘Aşı programı, iklim değişikliği ve TOHUM toplama işleriyle’ uğraşıyor.
Bill Gates-Melinda Vakfı’nın Norveç ve Alp Dağları’nın altında Rockefeller Vakfıyla birlikte kurmuş olduğu “Kıyamet Ambarları” daha şimdiden dünyadaki neredeyse tüm doğal tohumları depolamış durumda.
Tohumla yetinmeyen Bill Ağa durmadan tarla, arazi topluyor.
Land Report isimli Amerikan gayrimenkul dergisine göre, Bill Gates ABD’nin en büyük tarım arazisine sahip kişisi.
Bill Ağa sanki (Rockefeller’lerin diğer bir avukatı olan) Henry Kissinger’in şu sözünü gerçekleştirmek için çabalıyor;
“Enerjiye sahip olan devletlere, gıdaya hâkim olan ise insanlığa hükmeder”.
Popüler siyasiler gibi neredeyse her gün ekranlarda görünüp gelecekle ilgili demeçler vermesi hiç merak uyandırmayan Bill Gates’in, ‘Dijital Diktatöryanın’ öncülerinden biri olduğu ve Aşı ile insanlara ÇİP takacağı konuşulurken ‘Arsa Arazi Tohum’ konusunda hatırı sayılır bir ilerleme kaydetmesi ilginç değil mi?
Ekranlara en son çıktığında; “Zengin ülkeler yapay et tüketmeli!” diyen Bill Ağa’nın Aşı ve biyoteknoloji konusundaki maharetlerinin(!) daha sonra ortaya çıkacağı da garanti sayılır. Ne demişler?
“Yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir!”
-Reina Saldırısı, FSB ve MİT’in Ortak Çalışmaları!
Birkaç gün önce Rusya Federal Mali İzleme Servisi Direktörü Yuriy Çihançin, Putin’e bir rapor sunarak;
"İçişleri Bakanlığı, FSB ve Türkiye'den meslektaşlarımızla birlikte, 2017'de İstanbul'da terör eylemi gerçekleştiren teröristlerin mali izlerini bulmayı başardık. Şimdi bizim da katılımımızla birlikte hem Türkiye’de hem de burada soruşturma yürütülüyor." açıklamasını yaptı.
Çihançin devamla; Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) ve Rusya İçişleri Bakanlığı ile birlikte çalışmalar yürüttüklerini anlatarak "Kredi kurumlarıyla birlikte, terörizmle ilgili finansal faaliyetler yürüttüğü veya bu faaliyetlere katıldığından şüphelenilen 2 bin 300’den fazla kişi ve bin tüzel kişi tespit edildi." dedi.
Hatırlanacağı gibi 2017’de Reina saldırısı olmuş ve bu olayda 39 kişi ölmüş 79 kişi yaralanmıştı.
Olayın sorumlusunun Özbek asıllı olması Rus istihbaratını alarma geçirmiş ve MİT’le birlikte yoğun bir çalışmaya girişmişler.
Buraya kadar her şeyin kitabına uygun olduğu anlaşılır bir şey.
Ancak Çihançin’in, sunduğu raporda ortaya koyduğu rakamlar biraz ilginç gibi!
Bir süre önce birilerinin TV ekranlarından “"2000 selefi dernek var. Silahlanıyorlar, iç savaşa hazırlanıyorlar" diyerek ihbarda bulunduğu, ardından da meclisten tüm tepkilere rağmen hızla geçirilen STK yasası hatırlandığında “Acaba bunların birbirleriyle bağlantıları var mı?” diye sormadan edemiyor insan.