-ABD’deki Taht Kavgası Nereye Gidiyor?

Amerika Birleşik Devletleri'nde 6 Ocak'ta Cumhuriyetçiler, seçim sonuçlarını protesto etmek için gösteri düzenleyecekmiş.

Geçen yıldan beridir ABD seçimlerinde Trump ve ekibi kaybederse FEMA (Federal Acil Durum Yönetim Kurumu / Federal Emergency Management Agency) yasasını yürürlüğe koyup olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilan edecekleri ve bu şekilde koltuğu yani Beyaz Saray’ı terk etmeyecekleri söyleniyordu.

İş oraya kadar gider mi bilinmez ama Cumhuriyetçilerin 6 Ocak’ta düzenleyecekleri yürüyüşün hedefi bu yasayı pratize etmekmiş gibi görünüyor.

Bundan dolayı olsa gerek bu gösterilerle birlikte çıkacak karışıklık sebebiyle askeri darbe yapılacağı iddiası, ABD gündemini oldukça meşgul ediyor.

ABD medyası belki de tarihinde ilk defa iç karışıklık ve arkasından olası bir darbe gelebileceği üzerinde tartışma başlatıyor.

Bu konuyu ciddiye alan ABD'de görev yapmış 10 eski savunma bakanı ortak bir mektuba imza atarak, "Başkanlık seçim sonuçlarına ordunun karışmaması" uyarısında bulunuyor.

Washington Post gazetesinde yayınlanan bu ortak mektuba kimlerin imza attığı da bir hayli önemli.

ABD'li eski savunma bakanları Ashton Carter, Dick Cheney, William Cohen, Mark Esper, Robert Gates, Chuck Hagel, James Mattis, Leon Panetta, William Perry ve Donald Rumsfeld imza attı. İsimlere bakıldığında Cumhuriyetçiler’den görünmelerine rağmen aslında Küreselci konsorsiyumla birlikte hareket edenlerin ağırlığı dikkat çekiyor.

Eski bakanların imzaladığı mektupta; 3 Kasım'da yapılan başkanlık seçim sonuçlarının ordunun pozisyonunu ilgilendirmediği uyarısında bulunularak "aksi durumun ulusal güvenliği tehlikeye sokacağına" işaret ediyorlar.

Eski bakanlar; "İç ve dış düşmanlara karşı Anayasa'yı korumak üzere yemin ettik. Yeminimiz bir kişi veya partiye değildir." diyerek barışçıl bir şekilde yetki devrinin önemine vurgu yapıyorlar.

Yaşanan gelişmeler ‘Nerede dünyanın dört bir yanını fitne kazanına çeviren o eski Amerika? Sorusunu sorduruyor.

Belki de asıl sorulması gereken soru ‘Amerika bu kaotik süreçten nasıl çıkabilecek mi?”

Bundan da ötesi; ABD’yi bu sürece sürükleyen bir güç var mı, varsa kim(ler)dir?

 

Nereden Çıktı Bu Korona?

Koronavirüs de dendi Kovid 19 da.

İsmi her ne olursa olsun dillerde pelesenk olan bu virüsün nereden ve nasıl ortaya çıktığı tartışmaları hiç durmadı.

ABD'nin Ulusal Güvenlik Danışmanı Matthew Pottinger, "Koronavirüs salgını Wuhan'daki hayvan pazarından değil Çin hükümetine ait bir laboratuvardan sızdı. Kanıtlar giderek artıyor" demişti. Batılı ülkelerden ardı ardına Çin’le ilgili görüntüler ve suçlamalar gelmişti.

Çin bir anda Wuhan’ın kapılarını tüm dünyaya kapatarak koronanın yayılmasını önlemeye çalışmıştı.

Herkes Çin’i işaret ederken Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, koronavirüs salgınına ilişkin ezber bozan açıklamalarda bulundu.

Vang Yi yaptığı açıklamada "Zamana karşı yarıştık ve vakaları dünyaya bildiren ilk ülke olduk. Sayıları giderek artan araştırmalar, pandeminin muhtemelen dünyanın birçok yerinde ortaya çıkan ayrı ayrı salgınlardan kaynaklandığını gösteriyor" ifadelerini kullanıyor.

Çin gibi küresel bir gücün dış işleri bakanının böyle bir açıklama yapması oldukça ilginç değil mi?

 Korona belasının başlarında Çinli uzmanlar virüsün laboratuvar ortamında geliştirilen "insan yapımı bir virüs" olduğunu öne sürmüşlerdi.

İlginçtir ki neredeyse tüm Batılı ülkeler koronayı geç bildirdiği gerekçesiyle Çin’e uluslararası platformlarda trilyon $’a varan davalar açmışlardı. Şimdi Çin Batılı ülkelerin argümanlarını boşa çıkarmak için mi sahne aldı bilinmez ama bir gerçek var ki bu korona dünyanın çeşitli yerlerinde bir anda baş gösterdiği tespiti yabana atılır gibi değil.

O halde şu sorunun da sorulması gerekir:

Dünyanın çeşitli yerlerinde aynı anda ortaya çıkan bu hastalığı kim(ler) organize ederek yaydı?