27 Kasım’da Tahran’da gerçekleştirilen kanlı saldırıda hayatını kaybeden Fahrizade suikastı ile ilgili detaylar ortaya çıktıkça yapay zekânın rolü daha bir önemsenmeye başlandı.
İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutan Yardımcısı Ali Fedevi, Tahran Üniversitesinde düzenlenen törende Fahrizade suikastına dair yeni detayları açıklarken Suikastın, yol kenarına bırakılan bir kamyonete yerleştirilen elektronik sistemlerin kullanılarak uzaktan kontrol edilen otomatik silahla gerçekleştirildiğini belirtti.
Fedevi, olay yerinde hiçbir saldırganın bulunmadığını aktardı.
Fedevi, Fahrizade'nin yanında 11 korumasının bulunduğunu, olay mahalline 10-15 metre uzaklıktaki kamyonete monte edilmiş otomatik silahtan açılan ateşin bel bölgesine isabet ederek omurgasını parçalaması sonucu yaşamını yitirdiğini söylüyor.
"Olay yerinde hiç kimse yoktu. Kamyonete yerleştirilen otomatik silahtan toplamda 13 kurşun sıkıldı. Geriye kalan kurşunlar korumalar tarafından sıkıldı. Kamyonete yerleştirilen otomatik silah, ayrıca Fahrizade'nin yüzüne zum yapan ve yapay zekâ kullanan akıllı bir uydu sistemiyle donatılmıştı." ifadelerini kullandı.
Burada dikkati çeken suikastta kullanılan yapay zekâ içerikli ‘kişiyi yerinde tespit etme’ özelliğidir.
Yeni dönemde klasik yöntemlerin yavaş yavaş rafa kalkacağı ve yapay zekânın daha çok işleneceği bir suikastlar sürecine girileceği anlaşılıyor.
-Demirtaş’tan Arınç’a Övgüler!
AB bir yandan iç siyasi unsurlar diğer yandan Kavala ve Demirtaş için ‘Özgürlük’ çağrısında bulunurken Arınç’ın da topa girmesi yadırganmış bunun sebebi pek anlaşılmamıştı.
Arınç daha sonra Demirtaş’la ilgili açıklamalarından dolayı istifa etmek zorunda kalmış ve yine doğru bildiğimi söylemekten geri durmayacağı türünden açıklamalarla aynı fikirde olduğunu anlatmaya çalışmıştı.
Bu kıyağa sessiz kalmayan Demirtaş da bulunduğu cezaevinden bir açıklama yaparak Arınç’a övgüler dizdi.
Demirtaş; “Bülent Arınç’ın açıklamalarının nedenini bilmem mümkün değil. Ancak geç kalmış olsa da ahlaki, vicdani ve adaletli bir yaklaşım olduğunu da belirtmem gerekir” diyerek taltiflerde bulundu.
Al gülüm ver gülüm parodisine dönüşen bu tiyatronun sahnelenme biçimi ve zamanlaması oldukça ilginç değil mi?
-PKK/PYD-ENKS Görüşmeleri Tıkandı mı?
Bir süre önce ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in girişimleriyle Kuzey Suriye’deki Kürd gruplar arasında bir anlaşma zemini oluşturulduğu ve nihai anlaşma metninin hazırlanarak imzaların atıldığı deklare edilmişti.
O anlaşma metnine göre en yalın haliyle; PYD, ENKS’nin tutuklu bulunan idarecilerini salıverecek ve Kuzey Suriye yönetiminde ona söz hakkı tanıyacaktı.
Daha o günlerde vurguladığımız gibi; anlaşmalarda söz konusu olan PDY/PKK olunca “Güç konuşur” gerçeğiyle olaya bakmak gerekir.
PYD/PKK, tecrübeler ışığında göstermiştir ki; herhangi bir KÜRD grupla bir anlaşma masasına oturmuşsa mutlaka ‘Her şey benim dediğim gibi olacak’ havasında hareket etmiştir.
Kürdlerin yegâne temsilcisi benim demenin de ötesindeki bu tutum aslında ‘Kürdlerin sahibi benim’ manasına gelmektedir.
PYD-ENKS arasında yapılan anlaşma da aynı mantıktan dolayı yürümüyor.
Basına düşen bilgilere göre görüşmeler ciddi ölçüde tıkanmış durumda.
PYD ile ENKS arasında ciddi sorunlar olduğu söyleniyor. PYD adına konuşan Eşbaşkanlık Divanı üyesi Foza Yusuf, ENKS’nin yeni taleplerle geldiğini ve hatta %50‘lik bir pay istediğini, bu sebeple de görüşmelerin durdurulduğunu” açıkladı.
ENKS yetkilileri ise “PYD önce tüm yönetici ve üyelerimizi serbest bırakmalı. PYD’ye güvenimiz yok. Görüşmeler 3’üncü bir tarafın gözetiminde olmalı” diyerek uygulamada yaşanan sıkıntıyı dile getirmiş oluyorlar.
Anlaşılan o ki PYD, ABD’nin baskılarıyla oturduğu masadan istediği şartları geçiremediği için ENKS’yi daha azına razı etmeye uğraşıyor.