Karşılıklı Nawtex ilanlarıyla ayyuka çıkan gerilimin arka planı Lozan’a dayanıyor aslında.
Türkiye heyetinin başı olan İsmet İnönü’ye “Efendim 12 Adalar’ı alabiliriz!” denildiğinde İnönü; “Alıp da başımıza bela mı edeceğiz?” diyerek teklifi şiddetle reddetmiş ve Türkiye’yi “Tapu Senedi” olarak takdim edilen bu anlaşma ile etrafı düşman adalarla çevrilmiş dar kıta sahanlığına mahkûm etmiş bunu da ‘Zafer’ şeklinde kabul ettirmeyi başarmış.
Şimdi Türkiye güçlendikçe bu haritanın kendisine dar geldiğini yeniden şekillendirilmesi gerektiğini dile getiriyor.
Bu adalardan biri olan Meis Adası için MSB Bakanının isyanı yaşanan sıkıntıyı gösteriyor "Meis Adası, Türkiye'ye 2, Yunanistan'a 580 kilometre mesafede. 1800 kilometreye yakın kıyı uzunluğu olan Türkiye'ye vermediğiniz kadar, 40 bin kilometrekarelik bir deniz yetki alanı verirseniz bunun hakla, hukukla, adaletle, akılla mantıkla izahı mümkün olmaz…”
Türkiye ekonomik, siyasi ve askeri yönlerden gelişirken Avrupa ülkeleri “Gün Batımını yaşıyor.” Türkiye, bu durumu değerlendirmek istiyor.
Doğu Akdeniz için “Mavi Vatan” açıklamasıyla başlatıp, Libya ile Deniz ve Güvenlik Yetki Alanı anlaşmaları yaparak art arda ilan ettiği Nawtex’ler ile bir zamanlar “Osmanlı Gölü” olan Akdeniz’de söz sahibi olmak istiyor.
Türkiye, içeriden bakılınca Kemalizm’le yoğrulmuş Laiklikle bezenmiş bir görüntü arz etse de Batıdan bakılınca hala Osmanlı’nın bakiyesi bir ülke olarak görülüyor. Haliyle devamlı bir endişe kaynağı oluyor.
Özellikle Akdeniz’i bir Osmanlı Gölü’ne dönüştüren Barbaros Hayreddin Paşa ile ilgili anılar Akdeniz’e sahili olan İtalya Fransa ve İspanya’da romanlara filmlere konu olmuş durumda.
Osmanlı’nın ilk Kaptan Paşası ve Kaptan-ı Deryası unvanını alan Barbaros (1478; Midilli - 4 Temmuz 1546; İstanbul), Akdeniz’de Osmanlı egemenliğini sağladı, öyle ki bu deniz bazı tarihçilerce bir "Türk/Osmanlı Gölü" olarak anıldı. Osmanlı'nın deniz politikasına ve Tersane-i Amire'ye nizam verdi.
Denildiğine göre Barbaros Akdeniz sularında Osmanlı Sultanı namına “Yelkenler fora!” dedikçe Batı Dünyasının dizleri titrermiş. Öyle ki anneler haylazlık yapan çocuklarını “Uslu dur bak Barbaros geliyor ha!” diyerek korkuturlarmış.
Şimdi Barbaros’un bu konuyla ne ilgisi var diye sorulabilir.
Bilindiği gibi Tv dizileri ve filmler özel projelerin birer uygulaması olduğunda çok önemli mesajlar taşırlar.
Mesela Türkiye’de son yılların en büyük iki projesi olan “Diriliş Ertuğrul ve Payitaht Abdulhamid” dizileri.
Biri Osmanlı’nın kuruluşunu ötekisi İslam Dünyasının son kudretli sultanının hayat hikayesini anlatan diziler.
İkisi de özenle seçilmiş ve konuları itibariyle mesaj dolu diziler.
Şimdi Doğu Akdeniz’de gerginlikler sürüp giderken Türkiye’den tüm Avrupa’ya mesaj sayılabilecek yeni bir dizi geliyor.
Dizinin ismi tam da gerginlikle alakalı “BARBAROS”
Dizinin magazinsel yönü bir tarafa başrol oyuncu olarak Diriliş Ertuğrul dizisinin başarılı aktörüne görev(!?) verilmesi başlı başına bu projenin başarılı olması için gayret gösterildiğini gösteriyor.
Yaşanan gelişmelere bakıldığında; ne olaya müdahil olup rol çalmaya çalışan Fransa’nın ne de eleştiri ve kınama sırasına giren diğer AB ülkelerinin donanmalarının Türkiye Donanması karşısında herhangi bir şansları bulunmuyor.
Ancak Okyanus ötesinden müdahil olup Yunanistan tarafında yer alan sözde ‘Müttefik’ ABD’nin yüzen dev deniz üssü ve FİLO’LARI Türkiye için tehdit oluşturabilir.
Türkiye yönetimi her fırsatta uluslararası hukuk bağlamında sorunların “Diyalogla” çözülmesi için çağrıda bulunmaya devam etse de pratikte statükonun devam etmemesi gerektiğini ilan ediyor.
Asıl merak edilen; Türkiye yeni bir Navarin Faciası yaşamadan, Batı’nın HAÇLI SEFERLERİNİ andıran dayanışmalarının üstesinden gelip Akdeniz’de istediğini alabilecek mi? sorusudur