ABD ve Batılı ülkeler pandeminin yıkıcı etkileri ile uğraşırken yanı başımızdaki Suriye’de PKK/YPG üzerinden hesaplanan planlar adım adım uygulanmaya devam ediyor.
Kuzey Suriye’de son günlerde iki önemli gelişme yaşandı.
Birincisi; Salih Müslüm’ün yeğeni Dalya’nın Türkiye güçlerine gidip teslim olması.
Dalya Mahmut Müslüm birkaç gün önce Mersin Emniyet Müdürlüğüne teslim oldu. PKK/YPG cenahı her zamanki gibi suçu birilerine (Kürdistan Yönetimine) atarak suyu bulandırmaya çalıştı.
PKK/YPG’nin propaganda gücü derhal harekete geçerek olayın Kürdistan yönetiminin ihaneti sonucu gerçekleştiği yalanını etrafa yaydı.
Oysa 21 yaşındaki Dalya Müslüm'ün ifadesinin ayrıntıları ortaya çıkınca gerçeğin farklı olduğu anlaşıldı. Dalya kendi isteğiyle gidip teslim olmuş ve ilginç şeyler söylemişti.
Dalya’nın ifadesindeki en dikkat edici şey belki de; “Örgütün her evden "vergi" adı altında zorla 100 lira topladığını ve ayrıca her evden bir çocuğun zorla YPG saflarına katıldığı bilgisi” idi.
Kürdistan bölgesinde yaşayan insanlar bu uygulamanın, üst bileşeni PKK olan yapının genel uygulaması olduğunu bilirler.
PKK, karanlık propaganda gücüyle kurulduğu günden beridir “Kürd halkı için mücadele ettiğini buna karşılık olarak da her Kürd ailesinden bir kişi (yani bir kurbanı) hak ettiğini” anlata gelmiştir.
Bunun son örneği Dalya Müslüm olayında bir kez daha görüldü.
Dalya; ifadelerinde babasının kendisini 2013'te 14 yaşındayken örgüte verdiğini ve bir süre Kamışlı çocuk kampında bulunduğunu belirtiyor.
PKK/YPG’nin silahlı tehdidi ve karanlık propaganda gücü sayesinde oldukça karmaşık ilişkiler ağına sahip olan ve yozlaşmanın son haddini yaşayan bir örgüte aileler etiyle kemiğiyle çocuklarını veriyor, vermek zorunda kalıyor...
Bu kez örgütteki yozlaşmayı vs. tecrübe ettikten sonra düşman dediği güçlere kaçıp teslim oluyor.
İkinci önemli gelişme ise ABD Özel Kuvvetlerinin PKK/YPG güçleriyle yaptığı tatbikattır.
ABD ordusu Türkiye’nin harekatlarından sonra 16 üs ve askeri noktadan çekilmiş daha sonra 6 üs ve askeri noktaya geri dönmüştü.
Kısacası ABD Başkanı Trump’ın “Suriye’den çekileceğiz” şeklindeki isteğine rağmen ABD ordusu başta petrol bölgeleri olmak üzere Kuzey Suriye’deki varlığını korumaya devam ediyor. Hatta bir dönem çektiği birkaç yüz kişilik askerinin yerine Kürdistan’dan operasyonel fonksiyonu olan yeni askerler getirdi.
Tabii buraya yapılan yatırım asker yığmakla kalmadı.
ABD’nin Suriye’deki askeri gücü ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Frank McKenzie, Suriye'deki Amerikan askeri üslerini sürekli denetlemenin yanında PKK/YPG ile ENKS arasındaki bir dizi görüşmeyi koordine etmekle meşgul oldu.
Bununla birlikte ABD’nin askeri ve sivil istihbaratları Kuzey Suriye ile Kuzey Irak arasındaki sınır ticareti konusunda anlaşma sağlayabilmek için iki tarafı defalarca bir masa etrafında bir araya getiriyor.
Yaşananlar bunlarla sınırlı değil. Basına düşen son haberlere göre; PKK/YPG’nin “Hezen Anti Terör Timleri” ile ABD öncülüğündeki uluslararası askeri koalisyon, DAEŞ’i bahane göstererek “Ortak askeri tatbikatlar” düzenliyor.
ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı Birleşik Ortak Görev Gücü’nün resmi sosyal medya hesaplarından tatbikat görüntüleri paylaşıldı. Paylaşım İngilizce, Kürtçe ve Arapça olarak yapıldı.
Birleşik Ortak Görev Gücü’nün YPG ile ortak tatbikatını duyurduğu tweetinin, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın resmi Twitter hesabı tarafından “beğenildiği” de görüldü.
PKK/YPG’nin “Hezen Anti Terör Timleri” ABD tarafından mali yönden de destekleniyor.
ABD Savunma Bakanlığı, 2021 bütçe teklifinin detaylarında Suriye’de desteklediği gruplara 200 milyon dolarlık bir fon istemişti.
Bu fonla Pentagon, 5 komando bölüğü ve toplamda 600 kişiden oluşan Hezen Anti Terör Timleri’nin kuruluşunu da hedeflemişti.
ABD, PKK/YPG’ye bunca yatırımı boşuna yapmıyor elbette. Ancak görünen o ki ABD’de beklenen II. Dalga ile birlikte ABD’nin gücünü iyice kaybedeceği ve sırayla Afganistan ve Ortadoğu’dan yavaş yavaş çekileceği öngörülebilir.
Bu olasılıklar hesaplandığında “Kürd Halkının ensesinde boza pişirip onların sırtından şöhret olan” PKK sonrası için hazırlanmak gerektiği ortaya çıkıyor.