Bazı siyasi aktörlerin fikirleri Uluslararası ilişkiler literatüründe yer alacak kadar önemlidir.

Şüphesiz bunlardan biri de Henry Alfred Kissinger’dir.

1923 Almanya doğumlu olan Kissinger’in hayatında “Sıradan Yahudi bir ailenin oğlu olup II. Dünya Savaşı’ndan hemen önce Nazi zulmünden kaçıp ABD’ye sığındıkları, burada ağır işlerde sıkı çalışırken önemli kolejlerde okuyup daha sonra Harward’da öğretim görevlisi olarak çalıştığı” yere kadarki kısım neredeyse tüm Yahudi kökenlilerin ortak hikayesidir.

Kissinger’i farklı kılan özelliği; Pentagon ve ABD Dış İşleri Bakanlığı ile geliştirdiği ilişkilerdir.

Aslında bir ilişki uzmanı olduğunu ta o zamanlar göstererek Dış İşlerinde hızla yükselmiş ve 1969-1975 yılları arasında ABD başkanının ulusal güvenlik danışmanı, 1973-1977 yıllarında ise ABD'nin 56. dışişleri bakanı olarak görev yapmış.

Tabii diğer diplomatların aksine Kissinger, günümüze kadar hiçbir zaman ABD dış politikasını belirleme emelinden vazgeçmemiş hatta bazı uzmanlar ABD’nin dış politikasını belirleyen beş kişilik ekibin başı olarak o günden bu güne onun bulunduğunu belirtirler.

Hatta Sayın Erdoğan’ın son ABD gezisinde iki önemli Musevi liderle görüşme yaptığı basına verilmiş daha sonra bunların H. Kissinger ve ABD’deki Yahudi Cemiyetinin Başkanı olduğu açıklanmıştı.

Siyasi hayatı birbirinden ilginç gelişmelerle dolu olan Kissinger’in imza attığı birkaç önemli olaya bakılırsa tarihsel fonksiyonu daha iyi anlaşılır.

Soğuk Savaşın seyrini değiştiren “Yumuşama” politikasını geliştirerek (Bu sayede Komünizmi çevreleme, politikasını hayata geçirmiş.)

ABD ve Çin arasında ilk resmî ilişkileri kurmuş.

1969-1970 yılarında Kamboçya ve Laos’un bombalanmasını desteklemesine karşın, Vietnam sorununu çözümünden(!) dolayı 1973 yılında Nobel Barış Ödülü almış. Geriye Vietnam Savaşı’yla ilgili olarak söylediği "Dış politika misyonerlik değildir" sözü ve katledilen 4 milyon Vietnamlı kalmış.

Siyaset Biliminde sıkça zikredilen “Mekik Diplomasisi” yöntemiyle 1979’da Siyonist İşgal Rejimi ile Mısır arasında diplomatik ilişki kurulmasını sağlamış Siyonistlerin işgallerini (Mısır yönüyle)meşrulaştırmış.

1968’deki ABD Başkanlık seçimlerinde Nixon'a karşı Nelson Rockefeller'i desteklediği halde, seçim sonrasında Nixon'un “Ulusal Güvenlik danışmanı” olmuş. Böylece ABD’de “Yahudi kökenlilerin Başkan olamayacakları ancak ikinci adam olarak ya da arka plandaki yardımcı rolüyle ülkeyi yönetmesi gerektiği fikrini uygulamış. Bundan dolayı kimisi onun için “Omurgasız” dese de o hiçbir zaman bunu üzerine almadığı için “Makyavel onun yanında Hümanistin kralı kalır” eleştirisi almış.

Endonezya’da 1965 Suharto Darbesiyle (Bir CIA ve MI-6 darbesi) ile katledilen 1 milyon insanın kanında parmağı olmuş.

“Şili halkının cahilliğine göz mü yumacağız?”diyerek 1973 yılında Şili’de ünlü Pinochet Darbesiyle Başkan Allende ve on binlerce insanın kanının dökülmesine resmen imza atmış.

2015 yılında katıldığı bir TV programında (şimdi imha zamanı dercesine) “Evet biz dünyadaki tüm radikal İslamcıların Suriye’ye toplanması için plan yaptık!” demiş, çok geçmeden Küresel bir koalisyon kurulmuş ve yeni bir oyun sahneye konulmuş.

Kısacası:

Kissinger’i tanımadan, onun temsil ettiği “Küresel akımı ve aklı” tanımadan yerli yerince okumadan bugün ne Uluslararası İlişkiler ne de yaşanan gelişmeler tam olarak anlaşılamaz.

Nitekim Kissinger son olarak Doğruhaber Web Sitesinden de yayınlanan; WSJ’ye yazdığı son günlerdeki yazısında şu önemli açıklamalarda bulunmuş:

Yaşanan Korona salgınını "Boyut ve evrensellik açısından insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir tehdit" olarak nitelendiren Kissinger, kriz bittikten sonra,

"Bu salgına karşı yürütülen çalışmalarla ilgili devlet kurumlarına ve hükümetler aleyhine birçok karar alınacağını" söylüyor..

Kissinger, son olarak ağzındaki baklayı da çıkararak “Sadece Koronavirüse karşı savaşmamalıyız, aynı zamanda virüsten sonra küresel bir sistem oluşturmak için de çalışmalıyız.” Diyor.

“Kafası çalışan ama kalbi olmayan" biri denilen Kissinger’i tanımak için birkaç sözüne bakmak yeterli;

"Alternatiflerin yokluğu insan aklını inanılmaz derecede netleştirir"
"Kanunsuzu anında yapabiliyoruz, ama anayasaya aykırı olan biraz zaman alıyor"
"Önümüzdeki hafta bir kriz yaşanamaz, benim programım şimdiden dolu"

Kendilerini “Yeryüzünün Efendileri” olarak gören bu Küreselci, Siyonist, Fravuni kibir sahipleri 20. yy boyunca planlar, hesaplar yapıp durdular, halen de yapıyorlar.

Beşer aklıyla oynadıkları oyunlarında tüm insanlığı etkileyecek önemli hamleler yapıyorlar. ancak devamlı unuttukları bir şey var:

Yüce Allah (c.c.) ne Dünyayı ne de insanlığı başıboş ve sahipsiz bırakmamıştır. Tüm varlık için son kelam “Kun fe yekun” emr-i ilahisidir.