DSÖ’nün küresel salgın ilan ettiği Kovid-19 virüsü insanlarda korku ve paniğe yol açtığı gibi devletlerde de ciddi endişelere yol açmış görünüyor.

Öyle ki “devletlerin birçoğu göz göre göre gelen bu salgına karşı ön hazırlık yapmadıkları için gafil yakalanmışlar gibi şimdi afallayıp duruyorlar.

Tüm dünyada; en zengin, en modern, en müreffeh ve en mutlu insanların yaşadığı söylenen Avrupa’nın içine düştüğü durum ortada.

İtalya, sağlık sistemi iflas eden ilk ülke oldu. Ardından İspanya geliyor. Bu iki ülke de ne yapacaklarını şaşırmış halde ya NATO’dan ya Avrupa Birliği’nden yardım istiyorlar.

Avrupa’nın diğer küçük ülkeleri için de durum çok farklı sayılmaz.

Belçika, Hollanda, İsviçre ve İskandinav ülkeleri… Her fırsatta, her olayda durumdan vazife çıkarıp uluslararası kamuoyuna önemli(!) açıklamalarda bulunarak gündemi belirlemeye çalışan bu Avrupa ülkeleri şimdi düştükleri acziyetle tüm dünyada ibretlik olmuş haldeler.

Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa’yı “Salgının merkez üssü” ilan etmesi tüm dünyada beklenen “Olsa olsa Batılı ülkeler bu salgına çare bulur”. Veya; “Bu salgın Batılı ülkelerde ortaya çıksa sistemleri çok iyi yerleştiği için çok yayılmadan önü alınır!” tarzındaki söylemler havada kaldı.

Aynı durumun süper güç ABD için de geçerli olduğu görülünce; dünyanın geri kalanında Batılı ülkelere bakış açısı değişti.

İnsanlar artık Batı’yı eski Batı olarak görmüyorlar.

Eski askeri gücü varlığını korusa da Batılı ülkeler artık eski güçlerini konuşturabilecek pozisyonda değiller.

Bunun en büyük belirtisi; kendi aralarında ortaya çıkan virüs kavgasıdır.

Neredeyse tüm Avrupa’da yaygın olan bir duyguyu eski İtalya başbakanı ve ana muhalefet partisi lideri Matteo Salvini dile getirdi. Salvini. AB’yi "Yılanlar ve çakallar mağarası" diyerek eleştirdi.
Aslında AB ve NATO’nun miatlarını doldurdukları dahası “Batı Medeniyetinin” bu virüs sınavıyla birbirlerinden koptukları ve gerçek yüzlerini gösterdikleri ortaya çıktı.
Buraya kadar görünenler kimseye saklı olmayan olaylar olarak her gün ekranlardan tüm dünyaya servis edilmekte.
 Servis edilmeyen bir şey daha var. O da: Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin Dünya’da yaşanan gelişmeler konusunda tepkisiz kalmalarıdır.
Batılı ülkeler bu virüsün etkisini hissettikleri andan itibaren  Ortadoğu’da, Afrika’da ve Uzakdoğu’da yokmuş gibiler.
Hatta bazı verilere göre; virüsün etkisi biraz daha sürerse ABD, Afganistan’dan çekilmesini hızlandıracak; Irak ve Suriye’deki varlığını da asgariye indirgeyecek.
Fransa, başta Mali olmak üzere Afrika’da iyice zayıflayan etkisini tamamıyla yitirecektir.
Diğer Avrupa ülkeleri de hem dışarıda hem de içeride güç kaybedecek, etkinlikleri azalacaktır.
 
Kısacası:
“Bundan sonra her şey çok farklı olacak!denildiğinde insanların aklına özellikle “Dijital Dünya Düzeni” gibi şeyler gelse de devletlerin alacağı yeni şekil ile ilgili “Yeni Düzen-Yeni Sistem” konusunda kimse bir şey kestiremese de  yeni bir küresel sistemin kurulacağı anlaşılıyor.
 
Devletler bazında her devletin kendi derdiyle uğraştığı bu dönemde (Yapay Zekanın başarıları, test kitleri, robot teknolojisi ile tanı tedavi, damarlarda kan ile dolaşan çiplerin yerleştirilerek erken tanı ve tedavinin sağlanması gibi konularda) Çin’den art arda çözüm merkezli açıklamalar gelmesi yeni sistemde Çin’in ve (İngiltere merkezli) Küresel Sermayenin önemli roller oynamaları bekleniyor.