Batı aklı –özellikle ABD- bilgi, teknoloji, ekonomi, askeri vb. alanlarda güçlenip dünya ülkelerine karşı öncellikli konuma geçince insanlığın ortak birikiminin onda bir güce dönüşmesinde hiçbir zaman adaleti ve hakkı esas almamıştır.
ABD ve Batı aklı, hep menfaatı, çıkarı, maddi (ekonomik-siyasi) kazanımlarını esas almış. Bu kazanımlar adına ‘egoist ve pragmatist` davranmayı bir lüzum bilmiştir.
İnsanlığın maddi ve manevi mirasını hırsla, mirasyedi edasıyla, zulüm ve emperyal emellerle ya gasp etmiş ya bu mirası elinde tutan ülkeleri işgal edip kendine mecbur etmiş.
Kavramların özüyle oynayıp onları kendi çıkar ve hedeflerine uygun hale getirmiş. Ahlaki ve İslami değerleri felsefenin ideolojik bağlamı içinde ötekileştirmiş.
Kurtlar sofrasında ensesi kalın, göbeği şiş zalim diktatörlerin hesabına gelen bir kurt kanunu oluşturmuş. Yeri geldikçe gözüne kestirdiği, hesabına gelmeyen, hesabını bozma ihtimali olan, kabadayılığına direnen, tuzak ve aldatmalarına karşı bilinç oluşturan toplum, ülke veya devletleri ‘düzenlerine çomak soktuğu için` ya inancını ya rengini ya insan hakları(!) karnesini ya ekonomik trendini(!) bahane ederek yakıp yıkmış, viraneye çevirmiş.
ABD ve Batı aklı, bir şeytanı ifade edebilecek ‘hile, desise, yanıltma, telkin gibi` bütün özellikleri kendinde cem etmiş. Şeytani arzularına göre ağına almak istediği ‘doğru, adil, hakka ulaştırmayı amaçlayan` oluşumlara ya sağ(muhafazakâr) ya sol(devrimci), ya ileri (özgürlük), ya geri(fanatizm) taraftan yaklaşmış. Kimi zaman iyiliği(!) isteyen bir rol, kimi zaman kötülük maskesiyle insanlığa yön vermeye çalışmış. İmam Humeyni`nin “büyük şeytan” nitelemesi Amerika için tam uymuştur. Ayeti kerimelerde birey, otorite, devlet, olarak şeytanı bize tanımlarken ABD ve Batı aklının buna tam uyduğunu görüyoruz:
"Her nebîye, insanların ve cinlerin şeytanlarını düşman etmişizdir, bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar.” (Enam: 112)
“O sinsi vesvesenin şerrinden, O ki insanların göğüslerine (kötülük) fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan vesvesecilerin şerrinden) Allah'a sığınırım!” (Nas: 4-6)
Dünyada her olumsuz, yıkıcı ve zalimane olayın doğrudan ya da dolaylı sebebi olan şeytan ABD o kadar korkulacak, önünde ön iliklenecek, ayaklarına kapanıp minnet edilecek, şerrinden emin olmak adına yalvarılacak/yalakalık edilecek kadar güçlü müdür?
Bu, ona ve onun gibi zulüm kulelerini inşa edenlere karşı bakış ve duruşla ilgilidir.
Zalimin zulmünde şiddeti arttıran/azaltan, şeytanın vesvese alanını genişleten/daraltan kişinin geliştirdiği savunma pozisyonu, bilgi seviyesi, bilinç düzeyi ve direnç düzlemidir. İzzet, onur, haysiyet gibi insani erdemlerin ne kadar bilindiği, kimin bunların gerçek sahibi olduğu ve nasıl korunması gerektiği şeytanlarla mücadele adına önemlidir.
Sağlam bir bakış ve doğru bir açıyla ABD ve Batı aklını şeytanın insi bir formatı bilip vesveselerinin sadece bir balon misali şişirildiğini fark edersek elimizdeki nimet, imkân, irade ve imanın bir iğne misali olduğunu fark edeceğiz. Hacmi ne kadar büyük olursa, havası ne kadar çok olursa iğneye karşı sönmeyecek balon var mıdır?
Bir asırdır, batı batı, batılılaşma deyip neredeyse her yönüyle batma aşamasına gelmiş bir bağlamda ABD`nin Türkiye vatandaşlarına vize kısıtlaması getirmesine karşı Türkiye`nin de karşı atakla vize kısıtlaması kararı alması ve bu kararında devamlı olması yarının izzetli ve huzurlu oluşu adına önemlidir, görülmelidir, desteklenmelidir.
“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa: 76)