Yeni bir eğitim ve öğretim yılının ilk haftasında eğitim ve öğretimin niteliği, kalitesi ve süresi ile ilgili tartışmalar her yıl olduğu gibi bu yıl da aldı başını gidiyor. Toplum olarak birçok konuda olduğu gibi eğitimde temel eksikliğimiz amaca değil araçlara yoğunlaşmamızdır. Amacı belirlenmemiş, bilinmeyen veya es geçilen bir konuda araçların çokluğu, çeşitliliği, faydalı oluşunun hiçbir anlamı yoktur. Amacın ikinci plana itildiği ve aracın öne çıkarıldığı yani misyonun vizyona feda edildiği yerde defolu sonuçların, kördüğümlü neticelerin oluşması muhakkaktır.
Eğitimde temel amaç, insani erdemlere, niteliğe ve ahlaki faziletlere sahip birey ve toplumlar yetiştirmektir. İrfanı hür, vicdanı hür fertler yetiştirmek eğitimin temel amacıdır.
Eğitim, keyfe, isteyene ve idare edenlerin politikalarına göre işleyen veya elde kobaya dönüşen bir süreç değildir. Her eğitim yılında bir önceki yılın müfredatı, ilkeleri, uygulama şekli değişiyor, dönüşüyor ve bir deneme tahtası görülüyorsa dünü tecrübeleriyle, doğrularıyla bugüne taşıyan, bugünü sağlıklı şekilde yarınlara götüren nesiller yetiştirmiyorsa bu toplumumuz adına bir kayıp ve daha da ötesi bir yıkımdır.
Eğitim, insanı ruh, fikir, söz, davranış ve bireyler arası iletişim yoluyla terbiye etmektir.
Eğitim, Allah`ın Rab vasfının tecellisiyle insanı ve insanlığı ilahi terbiyeyle buluşturma ve bu terbiyeyi içselleştirme güzelliğidir.
Eğitim, insanı, kâinatı ve ilahi emirler manzumesi olan kitabı okumanın ve bu okumadan hareketle ahlaki bir yaşama razı olmanın ve bu yaşamı topluma sunmanın heyecanıdır.
Eğitim, beşikten mezara kadar süren hikmeti aramanın tatlı yorgunluğudur.
Eğitim, faraziyelerle değil bilgiyle, kuruntularla değil doğrularla, ideolojilerle değil fikirlerle, sapkınlıkla değil istikametle, şeytanla değil vahiyle, nefisle değil iradeyle tanışma, buluşma, kaynaşmadır.
Eğitim, öğretmenin öğrenciye, babanın evlada, idarecinin idare edilene, patronun işçiye, arkadaşın arkadaşa doğruluk ve hak noktada model olması, insanın zaman ve mekâna değer vermesidir.
Eğitim ve öğretim yılının ilk gününde karşılaştığım iki manzaradan hareketle eğitime nasıl baktığımıza karar verelim ve müfredatın değişmesi lazım mı, lazımsa hangi çerçevede olmalı görelim:
Görev yaptığım okula giderken tevafukken protokol açılışının yapıldığı bir ilkokulun önünden geçtim. Okul personeli ve belediye personeli harıl harıl çalışıyor ve koşturuyor. Eğer, okullarda değerler eğitimi diye bir ders veya uygulama varsa bu toplumun tamamına aynı, eşit değerinin verilmesini ve hizmetin her zaman ve herkese olması gerektiğini anlatmıyor mu? Dakika bir uygulamada hata sonucu gol bir…
Yine biraz ötedeki bir kız lisesinin önünden geçerken kuytu köşede ellerinde sigara içen 6 kızı görmem eğitimin sadece ezberciliğe endekslendiğinin terbiye ve rol model yönünün es geçildiğinin tescili gibi oldu.
Eğer bir eğitim, insani boyuttan ve ahlaki inşadan yoksun bırakılmışsa bırakalım insanlar zaman, mekân ve imkân israfından kurtulup bilgiyi(!) internetten alsınlar. Böylece aynı tip, robotlaşmış ve tepkisiz bireyler daha rahat yetişir; iktidardan rant devşirenler de sorunsuz, tepkisiz bir eğitim yılı yaşarlar.
Yok, işin aslı böyle değil! Bize bilge, donanımlı, gayretli, ahlaklı, duyarlı, başarılı, bilinçli, üretken bir nesil lazım diyorsanız; eğitimin hem inancımız hem örfümüz açısından oturmuş ilkelerini kalıcı müfredat haline getirmelisiniz!
Yusuf ARİFOĞLU