Toplumsal selameti istemeyen iblisane zihniyetler nasıl ki kargaşadan nemalanırsa, aynı şekilde kavramların doğru anlaşılmasını da engellerler. Kavramlar, batılın iğrenç sofrasında semirenlerin elinde can çekişir durur. Güç yettirdikleri anda demir yumruklarla mazlumların tepesine bindirirler. Güçlenmeye doğru halka mecbur kaldıkları noktada ise gelişmeleri politik manevralarla ters yüz ederek akı kara, karayı ak gösterdiklerine yüzlerce kez şahitlik edilir.
Düşünsel noktada nasyonalist, sosyalist, kapitalist, liberal birçok kliğin zulüm kavramına yüklediği mana şu hakikati ortaya koyar. Birinin zalim dediği, diğer birinin yanında mazlum oluyor ve öte cephede roller tamamen tersine dönüyor.
Terör sözcüğü de kavramsal kargaşadan nasibini bir hayli almış gözüküyor. Amerika`nın her yıl, terör listesini kendi kriterlerine göre yenileme/değiştirmesi herkesin kendi kulvarında rakibini terörist olarak kategorize etme mümkünlüğünü gösteriyor.
Sözcüğün kelime anlamında kaynaklar, mutabık kalıyor. Uygulamaya gelince iş değişiyor. Legal veya illegal yapılar, adaleti ölçü almamışsa en kanlı sahneler dahi kendi cephelerinde masumane(!) karelere dönüşebiliyor. İsrail`in son zamanlarda uluslararası atraksiyonlarına baktığımızda ters döndürmenin alası sırıtan çehrelerle boy göstermekte… Aynı mantığı ulusal bazda asker cenazelerini veya şövenist sol kavgayı politik malzeme yapanlarda da görmekteyiz.
Hakka dayanmayan, Allah`a yönelmeyen, adaleti öncelemeyen her hareket kendi cephesinden çeşitli anlaşmasızlıklara dikkat çekmek için şiddet eylemleriyle toplumda bir korku havası, bir güvensizlik ortamı oluşturmak için uğraşır. Bu uğraşların taban/destek bulması için her yol meşrudur. Güç kullanmayı birinci unsur sayar. Elde ettiği her imkânla halkı tedhiş eder:
“ Benden yana mısın, değil misin?”,
“ Benden yana değilsen düşmanımsın, hedefimsin!”,
“ Senin yaşama hakkın yoktur!” çağrı/tehditleriyle taraf bulmaya çalışır.
Bu düşünce içindeki her hareket terördür. Bu mantık, devletleşmiş veya örgütlenmiş olsun değişmez. Temel dayanak, toplumda duygusal ya da düşünsel gruplaşmış tarafları istenen çatışmanın içine çekmektir. Çatışan tarafın varlığı da terörist yapının amacına hizmet edeceği için daha çok çatışma için daha çok bahaneler üretir. İstek adına ortaya attığı talepler, kabul edilse de önce yemeğin sıcaklığını öne sürerken “ E, bu yemek soğudu!” deyip kargaşa yaratır. Toplumun direnme gücünü kırar, zalimane isteklerine doğru toplumu zorlar, adil ve hak düzeninin talebindeki halk desteğini şiddet yoluyla zayıflatır.
Terörist hareketler halkın inancına, değerlerine, kutsallarına da düşmandırlar. Dini, kutsalları gelişmişliğin(!) önündeki engel ilan ederler. İnanç onları deşifre eder, değerler onları istedikleri şekilde nefsi arzulardan alıkoyar, kutsallar da insani erdemlere yönlendirir. Bu da onların yandaşlar kadar "seyircilerin" de itirazsız baş eğmeleri, "hedef kitlenin" emredileni yapması hedefine aykırıdır.
Batıl, üç temel üzere kuruludur: İnkâr, fuhuş ve zulüm.
Terörizm iyice irdelendiğinde bu üç kaynak veya en az birinden beslendiği rahatlıkla görülür.
İslam da üç temel üzere inşa edilmiştir: Adalet, ihsan, yardımlaşma.
Toplumlar, inşalarını bu üçayak üzerinde yükselttikleri zaman kavgalar barışa, düşmanlıklar dostluğa, çekememezlikler kaynaşmaya dönüşür.
Nerede bir Müslüman`a haksızlık, başörtüye düşmanlık, Kur`an öğrenimine engel, ezana tahammülsüzlük, iman dolu geçmişe sövgü, ahlaklı davranmayı çağa aykırılık sayma, adaletin özü olan İslam`ı hüküm noktasında devre dışı bırakma uğraşı varsa onu tanımakta zorlanmayalım.