Ramazan ayı, Müslümanın manevi bir atmosferle ibadet ve takva yönünden tavan yaptığı bir aydır.

Nefis terbiyesinden tutun, yardımlaşma duygusunun artmasına;

Kur`an mukabelelerinden tutun teravih namazlarına;

Cemaatle kılınan namazlardan alın ruhu Rabbe kavuşma arzusuyla coşturan iftar vaktine kadar birçok kazanım oruçla Müslümanın dünyasına güçlü bir şekilde girmektedir. Manevi donanımın, ibadet arzusunun, merhamet hislerinin çoğaldıkça çoğaldığı bu ayda her Müslüman bir iman modeli oluvermektedir. Çocuklarımız da bu manevi neşvenin etkisine çocuksu ruhlarıyla dâhil olmak istemekteler ki bu yarınların toplum mirasına sahip olacak bu çocukların hakkıdır. Ailesiyle sahura kalkma, baba/annesinin elinden tutup teravihe gitme, öğleye kadar tutulan oruçlar ramazan ayının çocuklarımıza hediyesidir.

Ramazanın iman cephesine kattığı bu lojistik destek, haliyle şeytan ve dostlarını zayıflatmaktadır. Vesveselerine alet edecekleri kişi sayısı ve imkânları oruç atmosferine bağlı azaldığı için manen zincire vurulmuş olurlar. Bu vaziyet, şeytan dünyasına büyük bir yenilgi olarak yazılmaktadır. Onlar da bu yenilginin etkisiyle her sene Ramazan`ın ruhuyla örtüşmeyen ve orucun terbiye edici yönünü ötekileştiren tezviratlarla ortaya çıkarlar.

Hilal göründü mü görünmedi mi, sahur vakti girdi mi girmedi mi, teravih sekiz rekât mı değil mi? Gibi şekilsel ve art niyetli tartışmalarla iman cephesine gönül verecek kişileri zihnen ve kalben ifsat etmeye çalışırlar. Bu sene de Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Hoca`nın “mescit ve çocuk” bağlamında teşviklerini ve telkinlerini kovanlarına sokulmuş bir çomak olarak gördüler ve ünlü(!) ağızlarıyla saldırıya geçtiler.

İman- küfür mücadelesinin tarihi seyrinde şer cephesinde yer alanların mescidi hedef aldıkları, özellikle çocukları mescid/namazdan alıkoymak için elinden geleni artlarına koymadıkları, namaz ve namaz kılanlarla alay ettikleri bilinen bir doğruluktur.

Kirli yüzlerini çağdaşlık, demokrasi gibi maskelerle gizleyenler geleceğin mirası olan çocukların ahlaki noktadan aşınmalarını, yıpranmalarını, hayâ ve edep çizgisinden kopmalarını şeytani sırıtışla kutlarlar. Kalemleri, mikrofonları, kameraları her zaman Müslümanları gerici, terörist(!) yaftalarıyla sayfalara ve ekranlara taşırken Müslümanca bir davranış içinde olan birey veya grupları büyük habercilik(!) adına suçlayıp teşhir ederler.

Son günlerde ağzından taşan kini TGRT ekranlarından programlarında kusan bu dansöz kutsayıcısı ünlü(!)lere asıl teşhirin ebed âlemindeki mahşer alanında olduğu hatırlatırız.

Be adam müsveddeleri! Size ve sizin gibilere ne çocukların, öğrencilerin, gençlerin, mescide gidişinden namaz kılışından! Namaz, çocuk ve mescid çok mu gözünüze batıyor?

Yoksa namaz/mescid şevkiyle edeb dersini alacak olan bu çocuklar, yıllardır tarumar ettiğiniz değerleri yeniden diriltir; menfaat kapışmasında develeri hamudlarıyla nasıl yuttuğunuzu deşifre ederler tedirginliği mi sizi böyle davranmaya itiyor?

Yoksa üflemekle söndüreceğine inandığınız Allah`ın nuru yarasa tabiatlı karanlığınızı dağıtacak korkusuyla son salvolarınız mı bunlar?

Acaba manevi açıdan kemal yollarına revan olan bizlere bu hoşlukları emredenin namazımız olduğu şaşkınlığı mı içindesiniz?

O halde size yeni malzemeler(!) oluştursun diye mescidin hayatımızdaki yerini Kur`an diliyle ipuçlarını vereyim. Lazım oldukça tepe tepe kullanırsınız:

“Onlar ki, eğer biz kendilerini yeryüzünde egemen kılarsak namazı (ibadet yerlerinde/camilerde) kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederek kötülükten sakındırırlar. Her şeyin akıbeti Allah'a aittir.” ( Hac: 41)

"Ey insanoğulları, her mescide girişinizde güzel elbiseler giyiniz…” ( A`raf: 31)

"Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar imar eder. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur" (Tevbe, 9/8).

"Allah (Teâla Hazretleri)' nin mescitlerinin içlerinde O`nun adının anılmasını men eden ve onların (mescitlerin) harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim olabilir? İşte onlar için, o mescitlere korka korka girmelerinden başka (hak ve salahiyet) yoktur. Onlara dünyada (vasfedilemeyecek, anlatılmayacak feci) bir rüsvaylık, ahirette ise, onlara pek büyük bir azap vardır".(Bakara: 114)

Bu tüyolarla elinizi ovuşturduğunuzu ve ağzınızdan sular aktığını görür gibiyim. Boşuna heveslenmeyin çocuklarımız mescid mirasıyla büyüyecekler.