Toplum olarak yaşadığımız bunca musibete, ülkenin ha gayret(!) Suriye ve Irak gibi çatışmalı bir ortama evirildiği bir dönemde hala ‘iktidar, medya, bürokrasi, akil adamlar` gibi yetkili yetkisiz sorumluluk sahibi(!) insanların basiretten yoksun açıklamaları, ateşe körükle gitme babında tavırları, her döneme göre değişmeyen ısıtılmış temcit pilavı önerileri insanı hayrette bırakıyor.
Hz. Peygamber`in (as)‘Mü`min bir delikten iki defa ısırılmaz!` hadis-i şerifi ve ‘Eşek bile bir kere düştüğü yere bir daha düşmez!` atasözü bu felaket gidiş karşısında sorumluluk sahibi(!) bu kişilerin imanlarının ve anlayışlarının ciddi bir şekilde klinik bir vaka olduğunu gösteriyor.
Coğrafya kan gölüne dönmüş; hemen her gün ülkenin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine o taraftan bu taraftan, masum halktan ölüm haberleri geliyor; yollar, güvenli geçişten yoksun bir halde Marksist haramilerin insafına terk edilmiş; işyerleri, iş araçları ateşe veriliyor, ekinler telef ediliyor, insanlar gün ortası kaçırılıyor…
Adamcıklar hala kalkmış ‘Efendim, Kürtler dindar bir toplumdur; nasıl oluyor da HDP`ye oy ve PKK`ye prim veriyor…` deyip kendi sorumsuzluklarının, minnetli açılımlarının, el bebek gül bebek Kandil-İmralı arasında mekik dokumalarının; ‘imkân bulduğunda ürünü ve nesili yok edecek` bir yapıyı her türlü tavizle, göz yummakla, bir halkın temsilcisi(!) konumuna getirmelerinin faturasını mazlum ve mağdur Kürt halkına kesmeye çalışıyorlar.
Bu tavır tek kelimeyle ‘aymazlık, ahlaksızlık, yüzsüzlük, fütursuzluk, cebir ve zulümdür.`
Her türlü fedakârlığı ortada olan bir halka İttihat ve Terakki`den Cumhuriyete, Tek parti iktidarından DP hükümetine, ANAP ikiyüzlülüğünden tut AK Parti aymazlığına kadar ‘Köle İsaura, Kart Kurt, Doğudaki vatandaşlarımız…`la ötekileştir; dara girince ‘İslam Kardeşliği` edebiyatı yap!
Sene 2015… Bin yılı aşkın bir beraberliği olan iki toplumu hala Malatya`nın ötesinde yaşayan insanların zihninde ‘Kürtler teröristtir, Kürt=Ermeni algısı, Kürtler de namaz kılıp oruç tutuyor mu hayreti` oluştur!
Her insan gibi Kürtlerin de doğal ve fıtri olan haklarını gasp et; haklarını talep ettiklerinde başlarına dipçikle vur, zindana at, işkence et, öldür, köyünü yak veya demokrasi bilincimiz gelişti(!) denilen son on yılda bu hakların verilmesini politik malzeme yap, pazarlığa bağla, minnet edercesine başına kak, elinde silah var diye sadece Marksist örgütü muhatap al!
Halkın gerçek temsilcisi olan kişileri, STK`ları, Peygamber Sevdası`na milyonlarca iştirak eden bir kitleyi çözüm sürecinde ‘Nasılsa çantada keklikler` algısıyla muhataplık sandalyesine davet etme!
Bir yandan devletin bir yandan örgütün zulmüne maruz kalan ve sonrasında da tamamen örgütün insafına terk ettiğiniz bir halkın canına kıyılırken, yolu kesilirken, iş yeri ve araçları ateşe verilirken, haraç alınırken, zorla/piknik kandırmacasıyla/kız arkadaşlığı/uyuşturucu teminiyle halkın çocukları örgüte kurban edilirken, 6-7 Ekim olaylarında bugünkü savaşın provası yapılırken ve imanlı gençler Uhdud ashabı misali vahşice katledilirken süreç hatırına deyip gıkını çıkarma!
Asker polis cenazesi gelmesin de ne olursa olsun türünden Batıdaki milliyetçi cepheye ‘muzaffer komutan` tafrasıyla övün; Yüksekova`da, Şırnak`ta, Diyarbakır`da gün aşırı insanlar katledilirken görme; yeniden asker polis cenazesi gelince şahin edasıyla gazaplan ve bundan yine halka boşalt!
Ata et, ite ot yedirmek türünden bir yaklaşımla halkın değerleriyle, kültürüyle, acısıyla, inancıyla çok alakası olamayan veya olsa da sadece size kapı kulluğu yapan kişileri ‘vekil, idareci, akil adam(!)` diye bu halka gönder, dayat!
Ve daha neler neler yap, söyle, et ve sonra bu serzenişte bulun!
Efendiler, çok geç kaldınız! Bu dindar halkı ‘can, mal ve namus` endişesinden dolayı bu Marksist canavarın dişlerine SİZ mecbur bıraktınız!
Günahınızı temizlemek ve vebalden kurtulmak mı istiyorsunuz?
Tek bir koşul, tek bir muhatap aramadan bu halkın doğal ve fıtri olan haklarını bir kerede iade edin, özür dileyin ve adaleti esas alın!