Suçlu ve günahkâr insanların en karakteristik özelliği herkesi kendisi gibi sanması ve suçlarını gizleyip kendi çirkin yüzünü başkasında gördüğü içindir ki iftira atmasıdır. Eskiden bir yalan makinesi muhabbeti vardı. Kişideki ‘terleme, heyecan, ağız kuruluğu...` gibi bazı refleksleri yalan alameti sayarak öterdi. Hatta bunun üzerinden ciddi bir mizah kültürü de oluşmuştu. Ama yalan kişide karaktere dönüşünce artık yalan makinesi dahi pes eder; çünkü yalan konuşmak, iftira atmak onun en normal hali olmuştur. Yalanlarına kendisi de inanmaktadır.

Anlatılır ki, bundan bir müddet önce adamın biri çarşıya gidiyormuş. Yol boyunca konuşacağı kimse olmayınca canı sıkılmış. Can sıkıntısını gidermek için karşılaştığı herkese ‘Çarşıdaki fırında bedava ekmek dağıtılıyor.` demiş. Bir süre sonra çarşıya doğru gidenler çoğalınca attığı yalanı unutarak ‘Nereye gidiyorsunuz?` diye sormuş. ‘Bedava ekmek almaya gidiyoruz.` yanıtları üzerine o da çarşı tarafına koşmaya başlamış.

BDPKK`nin özellikle Demirtaş`ın yalan, yüzsüzlük ve iftirada hali yalanına inanan bu adamdan da öte bir hal almış. Yapısına ve şahsına ‘Öz`el bir algı ve çıkışla yalanları bilimsel bir netliğe(!) ulaşmış. Burada bu meş`um yapı ve şahsın yalanlarını sıralarsak hem köşemiz yetmez hem de sizi aciz etmiş oluruz. Onların ‘yalancı, yüzsüz ve müfteri`liklerine bir suret olsun diye Selahattin Demirtaş`ın 13 Şubat 2015`te Bingöl`de yaptığı konuşmadan numuneler seçelim:

Bingöl`den IŞİD`e katılımların olması üzerinden Demirtaş, isim vermeden, IŞİD ve Hizbullah üzerinden HÜDA PAR`a yüklenerek şöyle konuşuyor:

“Bizler örgütlenmezsek, işte böyle vahşet örgütlerinin temsilcileri buradan çıkabilir. Hangi Müslüman evladı böyle bir vahşet karşısında tepkisiz kalır... Bazıları, `bize burada HDP siyaset yapma şansı vermiyor` diyor. Onları da iyi biliyoruz. Kendi arkadaşını domuz bağıyla infaz edenler bunları bize söylüyor. Hizbullah kendi içindeki çatışmaya düştüğünde yüzlercesini katletti... Allah bir tanedir. Örgütten örgüte partiden partiye değişmez... IŞİD`in Türkiye şubeleri bizim belediyemizi `sen çarşafa hakaret ettin` diye saldırıyor. O çarşaf ayaklarına dolanacak haberleri yok.”

Buraya aldığım bu kanalizasyon menşeli konuşmadan dolayı affınızı istirham ediyorum. Deveye sormuşlar, ‘Boynun neden eğri?` ‘Nerem doğru ki...` diye cevap vermiş.

Bu konuşmanın hiçbir doğruluğu olmadığını kalıbımı basarım en başta Demirtaş`ın kendisi biliyor ve bununla beraber bölge gerçekleriyle az çok iç içe olan herkes konuşuyor.

Yalanına inanmak ve celladına âşık olmak BDPKK/Demirtaş ve şakşakçılarında tezahür ettiği için konuşan Demirtaş ‘Vay ben miyim, bu konuşan!` kibri içinde, dinleyenler de ‘Vay be meğerse bu Hizbullah, Mustazaflar, HÜDA PAR da neymiş!` zavallılığı içinde.

Bu bölgede otuz yıldır ‘çoluk çocuk, yaşlı genç demeden toplu katliam yapan; insanları korkunç bir şekilde öldüren, uzuvlarını kesen, kendisi dışındaki herkesi hain ilan eden...` BDPKK, Demirtaş ve benzerlerinin vahşiliği Moğol ve israilden geri kalmamıştır.

Bölge insanından öylesine seçilen beş on kişiyle bölge köy köy, kasaba kasaba dolaşıldığında otuz yıllardır insanların malını gasp edenin, yağmalayanın, köyünden kovduranın, iradesini silahla tekeline alanın laik sistemle beraber BDPKK olduğu ‘tehditsiz, zahmetsiz` görülecektir.

Domuz bağıyla öldürme şekli, pratik olarak mümkün değildir. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan`ın bir polisiye romandan ödünç aldığı bu iftiraya nitelemesine tutunanlar bunu asla ispat edemezler; ama BDPKK`nin naylon damlatarak yaktığı, gözlerini oyduğu, kulaklarını kestiği yüzlerce mazlumun adını bölgedeki herkes verebilir.

15 bin iç infazı İmralı`daki caninin itirafıyla sabitken ‘Cevzet Soysal` olayında olduğu gibi iman davasını güdenlere atfedilen olayların ne kadar doğru olduğu da ortadadır(!)

En ağababalarınızın bile arkasına sığındınız Kürt halkından ve Kürtçülük davasından beri olduklarını ve davalarının Marksizm, Sosyalizm, Zerdüştlük olduğunu itiraf ederken İslam`a olan düşmanlığınız su götürmez bir gerçekken birbirine dolanan ayaklar da sizinkinden başkası olmayacaktır.