“Ey Rabbim! Zindan bana bu (Mısırlı) kadınların beni dâvet ettikleri şeyden daha sevimlidir…” (Yusuf: 33) diyordu Hz. Yusuf, Mısırlı Aziz`iz eşi Züleyha`nın teklifi karşısında.

 

Bu tavır Risâlet mektebinin Müslüman davetçilere her daim Yusufî bir örneklik ve öncülüktür.

Yusuf`un (a.s) güç ve iktidar sahiplerinden biri olan kadının ahlaksız teklifini kabul etmeyince akıbeti zindan olur. Zindana giren Yusuf olunca zindanlar çehre değiştirir, Medrese-i Yusufiler olur.

Zindanın soğuk duvarlarını ısıtan ve dar mekânını genişleten bu isimlendirme şehadetle bir elmanın iki yarısı kabul edilir, çağın Hüseynî öncüsüyle…

İman, bir lütuftur şükür ister; bir imkândır değer ister, bir yüktür çaba ister, bir sorumluluktur sabır ister, bir kıymettir bedel ister.

Bedeli ya şehadet ya hicret ya zindandır. Şeyh Sait ve Üstad Said-i Nursî`yle yüzyılı bulan iman ve İslam mücadelesinde bu bedellerden birini veya hepsini ödemeyen davetçi öncü ve erler yok gibidir.

Ata`dan başlayıp Hüseyin Rezan`a oradan Yasin ve arkadaşlarına uzanan bir muştudur şehadet.

Mazıdağı kartalı Selahattin`le başlayıp rahmetli Sudan abiye oradan İhya Der ve Vahdet Der gönüllülerine uzanan bir onurdur zindan yani Yusufî Medrese.

Yöneticiler Müslüman olunca veya adalet etiketli bir çıkışla kendini ilan edince elbette bunun gereklerini onlardan talep etmek ve iddialarının aksi yönde icraatlar oluşunca onları uyarmak ve doğruya çağırmak bir lüzum olur.

28 Şubat`ın coğrafyamızda özelde Müslümanlara, genelde halkın tamamına yaşattığı zulmü ne anlatmaya ne de resmetmeye gerek vardır.

Hani bir söz vardır, “Görünen köy kılavuz istemez!” diye. Hele de “28 Şubat`ın bütün yargı kararları hukuksuzdur ve kazanımlarımıza dönük paralel bir kalkışma vardır.” şeklindeki AK Partili hükümet beyanları ortada olduğu halde hala zindanlarda Müslümanların oluşu, ucube gerekçelerle aldıkları mahkûmiyet ilamlarıyla içeride oluşları büyük bir zulüm ve iktidar partisinin dayanakları açısından izah edilemez bir çelişkidir.

Peki, uzun bir zamandır;

#Yusuflarvarzindanda

#Yusuflaraözgürlük

#Yusuflarazadolsunhasretsonbulsun

# BabanerdesinYahyanınsesinesesver

#Hemenşimdiadalet… gibi tag çalışmalarıyla varlıklarından haberdar edilmeye çalışılan, uğradıkları haksızlık dile getirilmeye çalışılan bu Müslümanlar ne yaptı ki, kimi 1992`den, kimi 94`ten, kimi 96`dan çoğu da 2000`den beridir zindanlarda tutuluyor. Hem bu zaman zarfında +18 uyarısına bağlı yayımlanan katliam, ahlaksızlık, korku sahnelerine taş çıkaran kişi ve oluşumlar birkaç yılda elini kolunu sallayıp dışarı çıktığı ve aynı şeytanlığa, ahlaksızlığa ve yıkıma hizmet ettiği bilindiği halde…

Bakın, bu Müslümanlar ne yaptı?

Şu an, toplumun en büyük yarası olan ahlaksızlık ve uyuşturucu bataklığını kurutmak için İslam`ın ahlak öğretilerini bayrak yapıp gecesini gündüzüne kattı.

Nesiller Allah`ın kelamı Kur`an-ı Kerim`den gafil olmasın diye memur, öğretmen, işçi, çocuk, kadın, erkek ayrımı yapmadan camilere Kur`an dersi almak ve vermek için koştu.

Toplum, imanla küfrün ince çizgisi, dinin direği, aşırılıktan ve kötülükten ayıran namazla buluşsun diye davetçi kimlikleriyle insanları namaza çağırdı.

Bütün sosyal çatışmaların fitili sayılan fakir ve zengin arasında uçurumu gidermek, sosyal paylaşım ve yardımlaşmada köprü olmak için makam ve mevkilerine bakmadan fakir, yetim ve dullar için zenginlerin kapısına varıp zekât hakikatini hatırlattılar… Bundan ötesi mi? Allah ve resulünün razı olduğu bir iş ve amelden başkası değildir.

O zaman hemen şimdi #Yusuflarvarzindanda, #Yusuflaraözgürlük`ü sağır sultan duymadan duyun ve gereğini yapın!